Topallayarak acil servisten içeri girdi,
İltihaptan şişen ve kızaran sağ ayağı koca vücudunu taşımakta zorlanıyordu…
Acı duyduğu her halinden belliydi…
Sokakta yaşayan ama sokağı hak etmeyen bir adamdı,
Zaten kim sokağı hak ettiği için sokakta yaşardı ki?
Dört yüze vuran şekeri, beş lirayı bile bulmayan parası ve vakur bir ifadesi vardı.
“Hocam insülin var mı” dedi.
“Sizi yatırıp tedavi etmemiz lazım” dedim.
“Ya sonra” dedi.
“Ya sonra?” dedim…
“Hocam Allah razı olsun ama yatmak istemiyorum” dedi.
“Neden?” dedim.
“Siz yatırınca her şey düzeliyor sonra taburcu oluyorum ama bu sefer insülin alacak parayı bulamıyorum”
“Yeşilkart’a başvursan?”
“Başvurmadım mı sanıyorsunuz? Büyük dedemden kalan 200 metrekare çorak bir arsa sebebiyle yeşilkart çıkmıyor, arsayı da satamıyorum, öyle ortada kaldım işte, param yok, işim yok, hiçbir şeyim yok!”
Bu satırları neden yazdığımı merak ediyor olabilirsiniz, anlatayım:
Türkiye’de şu ya da bu sebeple sağlık sistemi dışında kalan çok insan var. Sebepleri tartışılabilir. Bunların büyük çoğunluğu da işsiz gençler, mevsimsel işçiler, tarımla uğraşanlar ve büyük şehirlerdeki kalabalık yalnızlar.
Bugün bu yazıyı okuyup omuz silkebilir, “benim sağlık sigortam” var diyerek üst perdeden bakabilirsiniz. Ama sizden ricam bu satırları unutmayın.
Eğer sağlık sistemindeki dönüşüm bu şekilde devam ederse ilerleyen dönemde hepimiz önce tamamlayıcı sağlık sigortası ardından da özel sağlık sigortası yaptırmak zorunda kalacağız ve inanın bu masrafı karşılamakta çok zorlanacağız.
Bu satırları da herhangi bir ideolojik ya da siyasi bakışla yazmadığımı da bilmenizi isterim. Hali hazırda peşinden koştuğum herhangi bir ideoloji olmadığını da bu satırlara özellikle eklerim.
Neyse; “o adamcağıza” dönelim.
İstediği gibi insülin yaptık, şekerini düşürdük. O gece şeker koması ile gelen bir hastadan bir kalem insülin rica ettik; Allah razı olsun o kendi üç kalemini verdi. İmece usulü geçici bir çözüm bulduk kısacası.
Sonra mı ne oldu?
Nöbet ertesi bana “özel bir kimlik kartı” ile Suriyeli bir hasta geldi. Yaklaşık 1.500 liralık şeker tedavisini reçete ettirdi. Eczaneye gitti beş kuruş para vermeden misafir olduğu ülkede hayatına devam etti.
Suriyeli mültecilere bu hizmetin verilmesine asla karşı değilim bunu bilmenizi isterim. Tıp fakültesi öğrencisiyken Barış ve Mülteci Kolu Türkiye Direktörlüğü de yapıp, mülteci haklarını da savunduğumu bu vesile ile eklerim.
Mesele bu değil anlayın.
Mesele şu:
Kendi oğlunu döven, el âlemin çocuğunu seven baba gibi devletimiz.
Peki, soruyorum size; böyle ne kadar devam edebiliriz?
“Suriyeli” için 3 yanıt
Merhaba,
İmece usulunu surdurmek için: Bir arkadaşımın insulin ihtiyacı ortadan kalktı ancak aldığı birkaç iğne elinde kaldı. Bunları size ulaştırsak faydası olur mu? Bir sure daha idare etsin hiç olmazsa?
Teşekkurler
Dr.Özgür: Merhaba, duyarlılığınız için teşekkür ederiz, bu insülinleri bulunduğunuz yerdeki aile hekimi arkadaşlarımıza iletirseniz daha faydalı olacağını düşünüyorum Saygılarımla
Merhabalar,
Türkiye’de işçisinden memuruna (Yakında Memur yani sosyal güvencesi olan sınıf da kaldırılacak) en uzun eğitim alan doktoruna varıncaya kadar herkes ama herkes kendisi hakkında karar veren ve verdiği kararlarla çalışanları zarara uğratan ülke yönetimde olan biten her şeyi takip edip yanlışa anında müdahele edip engel olmak için SİYASETLE ilgileninceye kadar bu utanç verici acımasız sömürü çok daha da acımasız bir şekilde katlanarak artacaktır.
Eğer, bize insan gibi yaşama ve sağlık hizmeti alma hakkı veren 224 Sayılı Sosyalizasyon Kanun’a sahip çıksaydık bugün bu insan onuruna yakışmayan utanç verici günleri yaşamazdık.
Eğer, çalışanların 80 yılda hayatlarını ortaya koyarak verdikleri zorlu mücadelerle kazanıp bizlere miras bıraktıkları haklarımızı 13 yılda elimizden yavaş yavaş alıştıra alıştıra alan 5510 Sayılı Kanuna ve benzerlerine karşı çıkıp engel olacak siyasi bilinç düzeyinde olup hakkımızı savunmaktan korkmadan karşı çıkmış olsaydık bu ONURSUZLUKLARI şimdi yaşamazdık.
PEKİ ÇÖZÜM YOK MU?
ELBETTE VAR. ÇÖZÜM, KANUNİ HAKKIMIZ OLANI ALMAK İÇİN YÖNETENLERE DUYGU SÖMÜRÜSÜ YAPMAK DEĞİLDİR.
13 YIL ÖNCESİNDE ATATÜRK TÜRKİYESİNDE VE HER MEDENİ ÜLKEDE OLDUĞU GİBİ SİYASETLE İLGİLENME HAKKIMIZI KULLANARAK SORUNLARIMIZI ÇÖZEREK HAKKIMIZI ALMAKTIR ÇÜNKÜ HAK VERİLMEZ ALINIR!
EVET, SORUNUN ÇÖZÜMÜ İÇİN YÖNETİLEN TARAF OLARAK BİZ ÇALIŞANLAR TOPLUMUN ÇIKARLARINI İLGİLENDİREN KANUNLAR DAHA TASARI AŞAMASINDAYKEN MÜDAHELE ETMEMİZ GEREKİR.
TBMM’DEKİ FARKLI SİYASİ GÖRÜŞTEKİ PARTİLERE AİT MİLLETVEKİLLERİ ÜLKEMİZİN VE MİLLETİMİZİN ORTAK ÇIKARLARI SÖZ KONUSU OLUNCA BİR TÜRLÜ ANLAŞAMAZKEN
KENDİ MAAŞ VE EMEKLİLİK HAK VE ÇIKARLARINI DÜZENLEYEN KANUN ÇIKARMAK SÖZ KONUSU OLUNCA HEMEN HEPSİ SALT ÇOĞUNLUKLA ÇIKARIYORLAR.
YAPMAMIZ GEREKENLER SİYASİ GÖRÜŞLERE GÖRE SENDİKALARA DEĞİL, İŞ KOLUNA GÖRE TEK BİR SENDİKADA GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİREREK ÖRGÜTLÜ BİR ŞEKİLDE MÜCADELE ETMEZSEK KÖLELİĞİ KABUL ETMEK ZORUNDA KALACAĞIZ.
EĞER, BUNU YAPMAZSAK BİZLERİ GELECEKTE NELER BEKLİYOR MERAK EDENLER Michael MOORE’UN ŞU BELGESELİNİ MUTLAKA İZLEMELİDİR.
https://www.youtube.com/playlist?list=PLFF20F848E42934E1
SAYGILARIMLA…
Merhaba bahar Eczanesi hasan ben…
Aynı düşünceleri paylaştığımızı belirtmek isterim. Ancak eczanem adına yardımcı olmak isterim. Yapabileceğimiz ne olursa…