Parlak çizmelerini çıkarır,
Kubbenin altına doğru adım adım ilerler…
Selimiye Camii o gün tıklım tıklım doludur.
Gözü Cami’nin güneydoğu yönünde yer alan küçük kubbedeki karartıya takılır.
Yanındakilere bunun ne olduğunu sorar:
Cami görevlisi bunun Rus ve Bulgar topçusunun ateşi ile meydana geldiğini, ancak tamir etmeye fırsat bulamadıklarını söyler ve korkarak başını eğer…
Hava soğuktur ama bu cevapla ortam daha da buz keser.
Herkes Mustafa Kemal’in ne diyeceğini merak ederken o çok daha enteresan bir çıkıştı bulunarak;
Top ateşinin Cami’ye verdiği bu hasarın asla tamir edilmemesini emreder ve şu tarihi sözleri söyler:
“Efendiler; bugün dost olduklarımız yarın yine bizim mescitlerimize kast edebilir ve bizleri yok etmek için her türlü yola başvurabilirler. Bu hasar tamir edilmesin ve gelecek nesiller bu hasarı görsün ki bu gerçek hiç unutmasın”
Geçen ay bir sebepten Selimiye Camii’ni ziyaret ettim ve o karartının halen daha orada durduğunu bizzat tespit ettim.
Bunları neden anlattığıma gelince;
Bizimle alakası olmayan saçma sapan bir savaşa kesinlikle karşıyım. Benim halkımın hayatını tehdit eden bir durum yokken herhangi maceraya atılmayı da asla doğru bulmuyorum.
Üstüne üstlük nükleer santrale karşılık domates ticareti yaptığımız Ruslarla didişmeyi olabilecek en aptalca hareket olarak nitelendiriyorum.
Üzülerek görüyorum ki savaşı çocuk oyuncağı sanan bir milletiz.
Savaşta önce çoluk çocuğun öldüğünün de sanırım farkında değiliz.
Halen daha topla tüfekle işin bittiğini,
O kalmasa tencere tavayla düşman def edeceğimizi düşünüyoruz.
Hatta bazı akıl fukaraları çıkıyor ve diyor ki:
Şahin politika izlemeliyiz,
Azerbaycan’ı yanımıza çekmeli,
Bize katılması için İran’a ayar vermeliyiz.
Bu yorumları yapanların birçoğunun yüksek tahsilli olması,
Hatta bir kısmının da hekim olması inanın beni çıldırtıyor.
Hayatında tarih, uluslararası strateji ya da coğrafya okumayan insanlar,
Geliyor ahkâm kesiyor.
Bu kadar cahillik olmaz!
Ey Türk Milleti akıllı ol:
ABD’ye güvenip yarın Rusya ile harp edersin,
ABD çeker gider;
Bir başına Anadolu’da kalıverirsin…
Öfkeyle kalkan zararla oturur.
Barıştan asla vazgeçmeyelim.
Anlık hatalar olabilir,
Ancak kendi kendimizi gaza getirmeyelim.
Yurtta ve dünyada barış lafı gazoz olsun diye söylenmiş bir laf değildir,
Bunu gerçekten iyi bilelim…
Bir şey yapacaksak da önce kendi kendimize yetecek bir ülke haline gelelim.
Bilmem anlatabildim mi?