Söze bir sözle başlayalım…
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet-i cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Dünyanın sultanı bile olsanız, sağlık olmayınca hiçbir anlamı olmuyor. Yaklaşık beş yüz yıl önce Kanuni Sultan Süleyman tarafından kaleme alınan bu satırlar; bu durumun en “özlü” kanıtı.
Ancak modern dünyada, artık sağlığın da bir bedeli var.
Diğer bir deyişle, yaşayan her insan, her devlet için bir maliyet; ve dünya devletleri artık bu maliyetin altından kalkamıyor. Kısacası gelir gideri karşılamıyor.
ABD’de zenginler, fakirlerin sağlığı bizim “sorunumuz” değil diyor. Avrupa’da pek çok ülke sağlık harcamalarında kısıntıya gidiyor.
Bir yandan iyi gelire sahip olup daha fazla sağlık hizmeti isteyenler, diğer tarafta parası olmayıp “sadece yaşamak” için sağlık isteyenler.
Ortada ciddi bir tezat ve ciddi bir “etikonomik” tartışma var.
Bu “etikonomik” tartışma, Türkiye’de yeni yeni başlıyor ve ilerleyen dönemde daha da çok tartışılacağa benziyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı doktorlara seslenmeye başladı bile.
Sağlık Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu’nu, önümüzdeki dönemde daha da fazla “karşı karşıya” göreceğiz gibi duruyor.
Performans sisteminin masrafa yol açtığı konusunda üst düzey yetkililerin yaptığı açıklamalar ise, zamanlaması açısından oldukça manidar.
Akla gelen soru ise şu:
“Parayı yöneten mi sağlık politikasını oluşturmalı, sağlık politikasını oluşturan mı parayı yönetmeli?”
Biz hekimlerin ise esas merak ettiği soru şu:
Bu masraflar hekim gelirlerinde kesintiye yol açacak mı, açmayacak mı?
ABD’de hekim maaşlarında kesintilerin “azar azar” başladığını göz önüne alırsak; bu ihtimal ekonomik gerçekler çerçevesinde çok da uzak olmasa gerek.