Kategoriler
Köşe Yazılarım

Dr.Yorgo Gelsin İzmir’e Dr.Ali Gitsin İspir’e

Oh valla ne ala memleket…

Benim doktorum imkansızlıklara gömülecek,

Ücra köşelere mecburi hizmete gidecek,

Dedesine yüzme öğrettiğimiz Yorgo gelip,

Ali’nin kadrolarına konuverecek…

Tabi olay bununla da bitmeyecek…

Ali ve Ayşe gittiği yerden,

Bir daha sittin sene,

geri dönemeyecek.

Neymiş Yunanlılar gelecekmiş,

Neymiş İzmir, İstanbul ve Trakya’ya yerleşeceklermiş…

Neymiş Türkçe öğreneceklermiş(!)

Güzel valla çok güzel!

Açık ve net yazıyorum:

“elli cümleden fazla Türkçe bilmeyen”

Yunan doktor kardeşlerimi dört gözle bekliyorum.

Çünkü ben vatandaşımı anlamak için bin bir takla atarken,

Bu taklaları yetenekli Yunan hekimler nasıl atacak,

gerçekten de çok merak ediyorum.

Bir de şunu ekleyim de,

dememişti demeyin:

Yakında sağlıkta şiddet uluslar arası boyut alacak;

İşin içine dışişleri bakanlıkları da karışacak,

Sen benim doktorumu nasıl döversin diyen Yunan otoriteler,

Ege semalarına F16’larını kaldıracak!

Tabi benzin parası bulabilirlerse…

Şaka bir yana…

Herkese ufak bir hatırlatma:

Yıl 1861;

İzmir’e gurabayi müslimin hastanesi kurulur,

Nam-ı diğer:

“Gariban Müslüman hastanesi”

Sebebi ise şudur:

Sağlığın kontrolü Fransız, Ermeni ve Rum’lardadır.

Hastalandığınızda önce emniyet teşkilatına gider pasaportunuzu alır,

Ardından konsolosluğa geçer vize çıkartırdınız.

İzmir’in hospitalier sokağına girmek için bunları mutlaka yapardınız.

Yoksa asla ama asla, sağlık hizmeti alamazdınız!

İşte sözünü ettiğim ve şu an hizmet ettiğim Gariban Müslüman hastanesi,

Nam-ı diğer İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin kuruluş sebebi budur.

Halk için kurulmuştur!

Bilmem ne demek istedim anlatabildim mi?

Son bir söz:

Ben bir efe torunuyum;

Yunanlılar gerçekten de benim kardeşim;

Hepsini gönülden çok severim…

Ama unutmayın ki:

Bize de derler çakıcı,

Yar fidan boylum,

Yıkarız konakları.

Valla tepemizi attırmayın!

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bedelli askerlikle ilgili sık sorulan sorular ve cevaplar

Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez…

Çok çalıştık,

Çok çabaladık,

Çok yorulduk…

Türkiye’de ilk defa siyaset üstü bir anlayışla,

Güçlü bir sivil toplum ağı oluşturduk!

Yeni Gençliği,

Yeni yöntemlerle bir araya getirip;

Hak arama mücadelesinde tüm ülkeye örnek olduk!

Peki, bitti mi?

Hayır!

İnanın her şey yeni başlıyor…

Sizlerden son bir hafta içerisinde binlerce e-posta aldık;

Toplu yanıt olması açısından bu satırları yazıyorum;

Bilginizi rica ederim:

Sorulara geçmeden son bir şey daha ekleyim,

Kişisel öngörüdür gerçekleşebilir, gerçekleşmeye de bilir.

Bedelli askerlik yasal düzenlemesinin;

Türkiye’de ilk defa uygulanacak yeni yönetim sisteminin,

“ilk yasama örneği” olacağını düşünüyorum.

Kısacası halk oyuyla seçilen Cumhurbaşkanı,

Tüm ezberleri bozabilir.

Gelelim merak ettiğiniz sorulara ve cevaplara:

Soru – 1               Bedelli Askerlik sizce çıkacak mı?

Cevap – 1            Bizce çıkacak, buna eminiz.

Soru – 2               Bedelli Askerlik kaç yaşa ve ne kadar bedele çıkacak?

Cevap – 2            Bizim amacımız 25 yaş 15 bin TL bedele yeni bir düzenlemeyi hayata geçirmek bunun için çalışıyoruz; bunun haricinde hiçbir yetkili tarafından yaşa ve bedele ilişkin açıklama yapılmıyor, ancak yaş ve bedele ilişkin çalışmalar olduğu söyleniyor.

Soru – 3               Bedelli askerlik ne zamana çıkar?

Cevap – 3            Bu kadar kamuoyu baskısına çoktan çıkmalıydı ama ne zaman çıkacağını artık sadece Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN bilir.

Soru – 4               Sağlık nedeniyle erteli durumdayım. Bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilir miyim?

Cevap – 4            Fiilen askerlik hizmetine başlamamış olduğunuz için bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilirsiniz.

Soru – 5               Şu an askerlik hizmetimi yapmaktayım. Bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilir miyim?

Cevap – 5            Fiilen askerlik hizmetine başlamış olduğunuz için bedelli askerlik hizmetinden faydalanamazsınız.

Soru – 6               Yedek Subay celbinde sevk evrakımı alarak test mülakat merkezine katıldım fakat daha sonra birliğime teslim olmadım. Bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilir miyim? Hakkımda bakaya işlemi yapılır mı?

Cevap – 6            Fiilen askerlik hizmetine başlamamış olduğunuz için bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilirsiniz. Hakkınızda bakaya işlemi yapılmaz, başlatılmış ise sona erdirilir.

Soru – 7               Er celbinde sevke tabi iken sevk evrakımı aldım fakat birliğime katılmadım. Bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilir miyim? Hakkımda bakaya işlemi yapılır mı?

Cevap – 7            Fiilen askerlik hizmetine başlamamış olduğunuz için bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilirsiniz. Hakkınızda bakaya işlemi yapılmaz, başlatılmış ise sona erdirilir.

Soru –    8             Cezaevinde bulunan yükümlüler bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilir mi? Müracaatlarını nasıl yapabilirler?

Cevap – 8            Cezaevinde bulunan yükümlüler de bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilirler. Cezaevinde tutuklu, hükümlü ve gözetim altında bulunanlar müracaatlarını şahsen cezaevi müdürlüklerine yapabileceklerdir.

Soru – 9               Yurtdışında oturma çalışma iznim olmadan yaşamaktayım. Bedelli askerlik hizmetinden faydalanabilir miyim?

Cevap – 9            Bulunduğunuz yerdeki konsolosluğa müracaat ederek bedelli askerlik hizmeti için başvuru yapabilirsiniz.

Tüm sorularınız için bana twitter’dan da ulaşabilirsiniz,

Çalışmalarımıza verdiğiniz desteğe çok teşekkür ederiz!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Aman dikkat

Evine giden yolun üzerindeki köprüde her elli metrede bir:
“intihar etmeden kendine son bir şans ver” yazılı telefon kutuları vardı…
Şairin de dediği gibi:
“hayatında yaşayabileceğin en soğuk kış, orada bir yaz akşamıydı.”

Dünyanın zirvesinde,
Kendi iç dünyasının ta dibindeydi!
Bu sabah beni en çok üzen ama en az şaşırtan olaydı Robin Williams’ın ölümü…
Küreselleşen dünyamızda,
San Francisco’da yaşayan bir adamın hayatını kaybetmesi,
Karşı komşumuzun ölümünden daha fazla etkiler hale gelmişti bizleri.

Öyle ya da böyle,
Kocaman hastanelerde,
Sarı odalı evlerde,
Belki de Türkiye’nin bir köşesinde yalnızdık…
Hem de o kadar yalnızdık ki günde 100 kişiye merhaba demek bile yetmiyordu bu durumu aşmaya…
Yanlış anlamayın depresyonda filan değilim,
Tıp fakültesine girer girmez bize izletilen filmdeki “gerçek karakterin” ölümü üzdü biraz o kadar…
Patch Adams, namı diğer Robins William bugün sessizce dünyaya veda etti.
Az önce CNN international’da okudum,
Aktarayım;
Robins’i öldüren depresyondu…
Hani şu Türkiye’yi baştan başa saran,
Son iki yılda onlarca doktoru yakalayan,
Her gelen hastanın karnının ağrımasına sebep olan,
Gizli, sinsi, ölümcül hastalık depresyon.
Şu anda doktorların üçte biri depresyonda…
Bu çok ciddi bir rakam!
Dipsiz kuyuya düşen bir arkadaşın varsa,
Onu kurtaracak olan tek kişi yine sensin.
Türkiye’de bir şeylerin değişeceği yok,
O sebeple;
En azından hayatınızı kaybetmeyin,
Çünkü güzel günler göreceğiz,
Güneşli günler…
Sen de ol!
Yaşamaktan asla vazgeçme…
Hayat kutsaldır!

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bu habere çok şaşırdım!

Tıp profesörünün dış politika,

Sosyoloğun hipertansiyon konuştuğu ülkemizde,

Kimse kimseye bir şey demezken;

Dünyaca ünlü Mehmet ÖZ’ün,

Amerikan Kongresi’ne ifadeye çağırılması,

Beni oldukça şaşırttı…

Sebep ise oldukça garip:

“Yeşil kahve çekirdekleri kilo verdiriyor” demesi…

Vay anasına!

Bizim memlekette,

Katırtırnağının damar açtığını,

Deve dikeninin hemoroide iyi geldiğini,

Kaktüsün kanseri yok ettiğini söyleyen;

Onlarca şarlatan sokaklarda kol gezerken;

Sülükle siroz tedavi edenleri,

Üfürüp şizofreni düzeltenleri,

Millet baş tacı edip,

Seans başına binlerce lira veriyor!

Ama doktora gelince,

Onlar çok para kazanıyor!

Sağlık Bakanlığı,

Çift asansörle,

Kapı genişliğiyle uğraşıp,

Doktor ile hastayı aynı tuvalete ettirmeyi marifet sayacağına,

Halkın sağlığı ile oynayan bu dolandırıcıları toplasa da,

Bizi bir şaşırtsa!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Keşke biz de gitseydik

Hiç unutmam 2002 yılıydı…

Tıp bir’dim 🙂

Yine Haziran,

Yine Sıcak,

“O zaman sıcaktı yahu :)”

Yine finaller vardı…

Biyokimyada sidik testi,

Formolde anatomi,

Ama öğleden sonra:

“Dünya Kupası…”

Atar yapıp,

Final saatlerini bile dünya kupasına göre ayarlatmıştık!

Egeli arkadaşlar bilirler;

Yeşil Köşk’ün arkasında dik bir amfi vardır…

Maçlar orada canlı yayına konmuştu…

Sanki şeref tribününde oturur gibiydik!

O kadar da güzel ve büyüktü ki görüntü!

Anmadan geçemeyeceğim:

Temsilci Onur vardı,

Hep onun başının altından çıkardı bu işler…

Brezilya’ya atılan golü hiç unutamam,

Biliyorum sen de unutamıyorsun,

Ama unutamam işte 🙂

Amfi nasıl da sallanmıştı,

Nasıl da sarılmıştık birbirimize…

Türk – Kürt – Alevi – Sünni yoktu memlekette,

Sadece Türkiye vardı her yerde…

Maç çıkışı yetmiş iki millet,

Bilmem kaç mezhep,

Bağıra çağıra yürüdük yollarda…

En büyük bizdik…

Önümüze geleni ezdik!

Düşünüyorum da…

Futbol bitti,

Birlik gitti,

Mutluluk bitti,

Keşke bir daha gitsek,

Dünya kupasına,

Sarılır mıyız birbirimize,

Belki bir daha?