Geçen hafta içi bir asistan hekim arkadaşım aradı.
Zihni sinir projelerle, hafiye şerafettin rolü oynamaya kalkanlar için belirtiyorum: Bu arkadaşım orta Anadolu’da yer alan bir üniversitede asistan.
***
Havadan sudan konuşurken, her son sene asistanının korkulu rüyası olan “tez’e” geldi konu.
“Dostum” dedi, “bir tez yapıyorum aklın hayalin durur”
“Hayırdır” dedim…
“Akademik kadro çok güçlü, üniversitede yer alan her bölümden en az bir kişinin ismi var (!)”
“Nasıl yani?” dedim.
“Nasıl olacak… ben çalıştım onlar kondu”
“Yani, herhangi bir katkı koymadılar?”
“Evet”
“Neden isimlerini yazıyorsun peki?”
“Hocam istedi. Bu kişiler yayın yaparken bizim bölümdekilerin isimlerini yazıyorlarmış, bizim de bilimsel etik ve ahlak gereği, onların ismini yazmamız gerekirmiş.”
Ne kadar da etik (!) bir durum dedim, kendi kendime.
Uğraşsa bilimin süper ligine girebilecek ülkemde, şike sadece futbolda değilmiş meğer.
Son zamanlarda; bilimi, bilim için değil, dosya doldurmak için yapar olduk (!)
Aslına bakarsanız çaycı Cuma’nın daha çok hakkı var yayınlarda, en azından somut bir şey ortaya koyuyor.
Etik yayıncılığın, bilimsel ilkemiz olduğu günleri görmek dileklerimle…
Dr.S.T.