Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bu kelimeler tanıdık mı?

Bu kelimeler tanıdık mı?

Yıldırma?

Cana kıyma?

Malı yakıp yıkma?

Korkutma?

Hemen her gün yaşanan sağlıkta şiddet olaylarının “basit” karşılıkları gibi olan bu kelimeler, aslında Türk Dil Kurumu sözlüğüne Terör yazınca karşımıza çıkan ifadeler…

Aslında yaşadığımız acı gerçekler;

Bir nevi teröristlerce düzenlenen,

Hayatı kast eden korkunç eylemler…

Doktor öldürme,

Kapı kırma,

Telefonla tehdit etme,

Mesleki yıldırı ve diğerleri…

O halde gelin sağlıkta şiddeti terörle mücadele kapsamına alalım…

Gelin teröristleri terör eylemleri sırasında hemen tutuklayalım,

Gelin son dört yılda yitirdiğimiz üç fidanın,

Yani Dr. Melike, Kamil, ve Ersin Arslan’ın ruhlarının hatırına,

Sağlıkta şiddeti,

Terör kapsamına alalım…

Bakanlar Kurulu’nun 5 dakikasını almaz,

Ama yapılmazsa,

Hayattan bir doktoru daha alabilir…

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Endişem bundandır…

Belki size ilginç gelecek ama

Ben gerçekten kimin kimle hangi koalisyonu kuracak hiç merak etmiyorum.

Merak ettiğim tek bir şey var, o da şu:

“Adam akıllı sağlıkta şiddet yasasını kimin çıkaracağı ve bu onurlu adımı hangi Sağlık Bakanı’nın atacağı…”

Umudum yok ama inancım var.

Adaletin yok olduğu,

Caydırıcı yasaların yazılmadığı bir ortamda,

Sırf popülizm ve oy uğruna,

Hekimlerin peşkeş çekilmesi,

Ve sırf bu yüzden,

Son dört yılda üç fidan yitirmemize rağmen,

Ele avuca dokunur bir noktaya gelinmemesi,

Gerçekten üzüntü verici…

x x x

Dr. Ersin, Dr. Melike, Dr. Kamil…

Ya bir sonraki?

Bu satırları okuyanlardan birinin,

On iki gün sonra öldürülmeyeceğini kim garanti edebilir?

x x x

Adaleti istiyoruz,

Vermiyorlar!

Yolunu gösteriyoruz;

Gelmiyorlar!

Toplanalım diyoruz;

Çareyi şaşalı toplantılarda,

Şakşakçı bürokratlarla dolu salonlar kurmakta buluyorlar!

Millete de bunu “şifa vefa” diye,

Hap niyetine sunuyorlar…

Bir de hiç kuşkusuz;

Yıpranma hakkını yok sayıyorlar!

x x x

Belki de esas meseleyi Pascal’ın diliyle şöyle özetlemek gerekir:

Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur,

En güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır.

Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim.

Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur,

Çünkü kötü insanlar her zaman vardır.

Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır.

Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek;

Bunu yapabilmek içinde adil olanın güçlü,

Güçlü olanın ise adil olması gerekir.

Adalet tartışmaya açıktır.

Güç ise ilk başta tartışılmaz biçimde anlaşılır.

Bu nedenle gücü adalete veremedik,

Çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti.

Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.

x x x

Demem o dur ki;

Madem sağlıkta şiddet yasası çıkarılmıyor,

ve koruma altına alınmıyoruz;

Gelin gereğini biz yapalım…

Hakkımız olan yasayı gidip Meclis’ten biz çıkartalım;

Hekim hareketi olarak biz hazırız,

Ya siz?

Yaşam hakkınızı savunmaya,

Öldürülmeden hekimlik yapmaya,

Var mısınız?


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Çok samimi bir soru soracağım:

Türkiye’deki en iyi ortaokul ve lise eğitimini,

anadolu liselerinde,

fen liselerinde aldık,

bizlere profesyonel düzeyde 2 dil öğretildi,

aldığımız eğitimin üzerine,

Türkiye’nin en iyi üniversitelerine yerleştik.

Birçok arkadaşımız yurt dışında kelimenin tam anlamıyla “havada” kapıldı.

Peki merak ediyorum,

bu ülkeyi neden bizim gibiler yönetmiyor?

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Yeni döner sermaye yönetmeliği mi?

Seçimler, koalisyon derken esasında yavaş yavaş kendi gerçeklerimize dönüyoruz. Aylardır konuşulan ancak bir türlü uygulamaya geçilemeyen yeni döner sermaye uygulaması kısa bir süre sonra bizlere sunulmaya hazırlanıyor. Her şey iyi güzel hoş da malumun ilanı olmadan birkaç itirazı sunmazsak eksik kalmış oluruz.

Sayın Müsteşar Eyüp GÜMÜŞ’ün devlette devamlılık esastır bir “iktidar gider öteki gelebilir” anlayışıyla mevcut sorunlara çözüm araması ve de çözümü geciktirmemesi denilebilir ki doğru bir yaklaşımdır. Ancak burada esas tartışılması gereken yeni sistem kurulurken bu sistemin kimlerle hazırlandığıdır.

Şimdi soruyorum, hatta soruyoruz:

– Hayatında taşraya inmemiş yurdun ücra köşelerinde hekimler ne yer ne içer bilmeyen kimi uzmanlık dernekleri ile mi bu yönetmelik hazırlandı?

– Yıllardır yöneticilik yapan ama bir türlü masanın öbür tarafına oturup performans nedir, şiddet nedir, mobbing nedir bilmeyen pek çok genel sekreter ve hastane idarecisi ile mi bu mevzuat hazırlandı?

– Bakılacak hasta sayısına sınır koymadan, “kalite kalite” diye hastanenin merdiveni, tuvalet kapısının genişliği diye dolanan ve üretime katılmayan bir grupla mı bu yönetmelik hazırlandı?

– Ve son olarak hekimlerin randevu düzenlemelerini kendilerinin yapmalarına bile izin vermiyorken, “günde en fazla hastaya en az sürede” bakmayı marifet bilen bir anlayışla mı bu yönetmelik hazırlandı?

– Ya da hayatında hastaya dokunmamış bir kısım medya mensubu sözde hekimlerin görüşüyle mi yönetmelik hazırlandı?

Sayın GÜMÜŞ’ün eminim umrunda değiliz ve bundan sonra umrunda da olmayacağız. Ancak bir hazırlık yapılırken sistemin bu kadar içerisinde birçok hekimden en azından sistemin ceremesini çeken onlarcasından görüş sorulmadan, Ankara’daki sırça saraylarda oturularak bu hazırlıklar yapıldıysa gelen kaosa hazır olun derim.

Çünkü birileri yine yiyecek, birileri yine bakacak, kıyamet oradan kopacak!

Bunun adı da “işte yeni döner sermaye yönetmeliği” olacak!

Sürçü lisan ettiysek af ola; ancak bu satırlar on binlerce hekimin yüreğinden kopanlardır bu da iyi biline!

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Hadi gidin Dr. Kamil Furtun size bakmak zorunda!

Çok kısa bir şey yazacağım,

Buna ister bir köşe yazısı diyin,

İster bir cümle:

Elim ayağım titreyerek yazıyorum özür dilerim!

x x x

Ben artık canı sıkılanın doktor öldürdüğü,

Kafasına esenin pata küte polikliniğime hönkürdüğü,

Koyunu güdemeyeceklerin sağlığı idare ettiği,

ve en önemlisi;

Mesleğimin, emeğimin, geleceğimin hunharca sömürüldüğü şartlarda,

Çalışmak istemiyorum.

Yapacak başka da bir işim yok,

Mesleğimi çok seviyorum,

Ama böyle çalışmak istemiyorum.

Tüm sendikalara, meslek odalarına, hukukçulara herkese sesleniyorum:

Artık bir şeyler yapın…

Yani gerekeni yapın:

Adam gibi çalışma şartları oluşuna kadar,

Hadi gelin ne gerekiyorsa yapalım.