Kategoriler
Köşe Yazılarım

Hatice, Ramazan ve Ersin

Tek kanallı televizyonun hüküm sürdüğü günlerdi. Para yoktu ama mutluluk vardı. Gaz sobasının üzerinde kuruyan küçük kazaklardan akan minik minik damlalar, kaynayan çayın buharı içerisinde soluyordu. Babası Ramazan marangoz, annesi Hatice ev hanımıydı.

Hatice’nin sesi gecenin sessizliğini sildi… Ramazan Baba, heyecanla soba üzerindeki minik kazakları bir çantaya yükleyip, Hatice’yi kucakladı. Tıbbın bayram gibi kutlandığı günlerden bir gün, Bebek Ersin dünyaya merhaba dedi. Doktor eli bebek Ersin’e çoktan değmişti…

Sosyal medyanın henüz sokakları öldürmediği, çocukların tozla ve çamurla halen daha kirlenebildiği günlerdi. Dandy sakız çiğnemek en büyük zenginlik, çakıl taşıyla maç yapmak en büyük zevkti. Ninja kaplumbağlar pizzayı, Susam Sokağı dünyayı sevmeyi öğretmişti. İlkokulu, ortaokulu, liseyi hep dereceyle bitirdi Ersin. Soruların çalındığı sene üniversite sınavına girdi. Ahlaki yozlaşmanın başlayacağı belki de daha o günlerden belliydi.

Yüreği insan sevgisi ile dolu halde tıp fakültesine girdi. Birileri doktor efendi dönemi bitti dediğinde birinci sınıfta, hekimleri tepe tepe kullanın dediğinde üçüncü sınıfta, aciller acil olmayan hastalarla dolmaya başladığında ise beşinci sınıftaydı.

Performans sistemi sebebiyle doktor doktora düşüyor devlet vatandaşa bedavaya doktor dağıtıyordu. Çalışmadan kazanmak, emek vermeden zengin olmak yeni kural haline geliyordu. Beton dökenler, hayata döndürenlerden milyon kat zengin olmuştu.

Böyle bir dönemde göğüs cerrahisi uzmanı oldu Ersin. Melek gibi bir doktordu. Türkiye’de sayısı yüzü geçmeyen özel bir uzmanlık dalında eğitim görmüştü. Doktor elinde doğan “bebek Ersin”, memleketine “Operatör Doktor Ersin” olarak dönmüştü.

Hikâyenin devamını Türkiye bildi, Türkiye öğrendi… Dönemin Sağlık Bakanı bile Ersin’in cenaze namazına gidemedi. Gaz sobasının üzerindeki küçük kazaklardan akan minik su damlaları gibi soldurdular Ersin’i. Aslında ne ilkti, ne de sondu kendisi… Sessizliğin de bir sonu yoktu oysa ki…

Bilirsiniz, şehitler ölmez… Ersin şu an sizinle poliklinikte, ameliyathanede, ASM’de kısacası her yerde… Belki kulağımıza bile bir şeyler fısıldıyor da biz duymuyoruz.

Bu iş böyle mi gitmeli, bu eziyet böyle mi sürmeli?

Allah Rahmet Eylesin kardeşim Ersin.

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Patatese ne oldu böyle?

Türkiye bir tarım ülkesi…

Öyle ki,

Bir kilo patatese aile hekimine,

İki kilo patatese uzman doktora,

Üç kilo patatese de hocaya muayene olmak mümkün!

Hatta bir aylık doktor maaşına,

Dört yüz kilo patates alınabiliyor…

Hastane yemekhanesinde patates yerine,

Çirkin kuzeni kereviz vermelerinden anlamalıydık aslında…

Türkiye’de patatesin kilosu artık tam beş lira!

Eskiden yurt dışında,

Bir domates,

İki patates,

Üç elma alanlara güler;

Böyle de olur mu derdik…

Hatta ilkokul resim iş dersinde,

Onlarca patatesi ikiye böler,

Bir yüzünü yıldız,

Diğer yüzüne gemi çizer,

Sağa sola damga basacağız diye gezerdik…

Nereden nereye…

Dedim ya,

Savaşların ve olağanüstü hallerin,

Vazgeçilmez yemeği patates artık beş lira…

Çirkin kuzen kerevizle,

Patatesli hayaller zamanı şimdi!

Türkiyem ne de olsa bir tarım ülkesi…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Çözüm başhekimliğin kalkması mı?

Sayın Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun,

Kafaya taktığı,

Sürekli diline doladığı bir konu var…

Diyor ki Sayın Bakan:

Türkiye’de hekim açığı var!

x x x

Açık açık yazıyorum:

“Makamını 23 Nisan’da bir günlüğüne bana bıraksın,

“24 Nisan’a 10 bin yeni hekimle uyansın”

x x x

Nasıl mı?

Hastaneleri kim idare ediyor?

Başhekimler…

Hasta bakıyor mu?

Çoğu bakmıyor, bakamıyor…

Sayıları kaç

1.500 civarı…

Yanlarında kim var?

Yardımcıları…

Sayıları kaç…

En az o kadar…

Ya Ankara’da Merkez Teşkilattakiler, Sağlık Müdürlüğündekiler, Genel Sekreterliktekiler… ?

Ortopedi uzmanının hastane kantini ile ne işi var Allah aşkına?

Bırakalım bunları iş idaresi uzmanlarına…

Başhekim yine olsun ama hasta baksın hekim kardeşlerine de analık-babalık yapsın;

Ha bir de;

Bakanlık merkez teşkilattakiler,

Hele bir mecburi hizmet bölgelerine varsın,

Yaptıkları icraatları (!)

Yerinde görsün anlasın…

Hoş olmaz mı?

Vallahi çok hoş olur…

Madem bu kadar çok hekim ihtiyacı var;

Tekrar ediyorum;

Dağıtın hepsini Türkiye’nin dört bir yanına,

Çıkarın vatandaş memnuniyetini yüzde doksanlara…

x x x

Unutmadan,

Ecnebi hekimlere böylece para kaçırmış da olmayız,

Avro doları daha hayırlı işlere harcarız 🙂

Benden söylemesi…

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

İşte Türkiye’deki hekim açığının sebebi…

Sayın Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun,

Kafaya taktığı,

Sürekli diline doladığı bir konu var…

Diyor ki Sayın Bakan:

Türkiye’de hekim açığı var!

x x x

Açık açık yazıyorum:

“Makamını 23 Nisan’da bir günlüğüne bana bıraksın,

“24 Nisan’a 10 bin yeni hekimle uyansın”

x x x

Nasıl mı?

Hastaneleri kim idare ediyor?

Başhekimler…

Hasta bakıyor mu?

Çoğu bakmıyor, bakamıyor…

Sayıları kaç

1.500 civarı…

Yanlarında kim var?

Yardımcıları…

Sayıları kaç…

En az o kadar…

Ya Ankara’da Merkez Teşkilattakiler, Sağlık Müdürlüğündekiler, Genel Sekreterliktekiler… ?

Ortopedi uzmanının hastane kantini ile ne işi var Allah aşkına?

Bırakalım bunları iş idaresi uzmanlarına…

Başhekim yine olsun ama hasta baksın hekim kardeşlerine de analık-babalık yapsın;

Ha bir de;

Bakanlık merkez teşkilattakiler,

Hele bir mecburi hizmet bölgelerine varsın,

Yaptıkları icraatları (!)

Yerinde görsün anlasın…

Hoş olmaz mı?

Vallahi çok hoş olur…

Madem bu kadar çok hekim ihtiyacı var;

Tekrar ediyorum;

Dağıtın hepsini Türkiye’nin dört bir yanına,

Çıkarın vatandaş memnuniyetini yüzde doksanlara…

x x x

Unutmadan,

Ecnebi hekimlere böylece para kaçırmış da olmayız,

Avro doları daha hayırlı işlere harcarız 🙂

Benden söylemesi…

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sağlık Bakanı Mehmet MÜEZZİNOĞLU’na açık mektup! *PAYLAŞIN

Türkiye’nin dört bir yanına sağlık hizmeti ulaştırma çabanızı ve gayretinizi anlayışla karşılıyoruz.

Yeni açıklamalarınızda hekimlerimiz fedakârlık yapsın vardiyalı da çalışsın diyorsunuz.

Biz de size soruyoruz:

Siz bizim özlük haklarımız için fedakârlık yaptınız mı?

Siz Sayın Cumhurbaşkanı’nın söz verdiği yıpranma payı hakkını Meclis’ten geçirdiniz mi?

Siz sağlıkta şiddeti çözecek köklü adımları attınız mı?

Siz hekim maaşlarına “alınan eğitim oranında” zam yaptınız mı?

Siz, Hemşireye, Sağlık Memuruna, ATT’ye ya da 112’ye insanca yaşayacak geliri verdiniz mi?

Siz yıllardır eşinden ayrı yaşayanları bir araya getirecek önlemleri aldınız mı?

Gecelerini eşinden, bebeğinden ayrı geçirenlere saati 3 liralık artışı,

Yüzde elli zam yaptık diye anlatmadınız mı?

Şimdi de ailelerimizle geçireceğimiz akşamlar için saati 3 liraya fedakârlık mı istiyorsunuz?

Çilingirin, elektrikçinin hatta eve gelen temizlikçinin bile beğenmediği ücrete,

Uluslararası iş sözleşmelerine aykırı bir şekilde,

Hekimleri hastaneden hiç çıkarmamak mı niyetiniz?

Acilleri boşaltmanın yolu hastaneleri geceleri doktorla doldurmaktan değil,

Her önüne geleni acile buyur etmemekten geçer.

Kolayı var!

Saygılarımızla arz ederiz.