Kategoriler
Köşe Yazılarım

Hemşireler tıkaç mı?

Uzun zamandır aklımda,

Şimdi fırsat bulabildim aslında;

Gelelim o konuya:

“Hemşireler…”

Duvarda sus işareti yapan “sarışın abladan” bahsetmiyorum;

Siz serviste yatarken yeri geldiğinde altınızı alan,

Sürgüyü tutan,

Akmayan o “mübarek serumu” akıtan,

Biz doktorların türlü tafralarına maruz kalan,

“Hayırsız çocuklarınız” hastaneye gelmediğinde sizi avutan,

Gün aşırı nöbetlerle,

Gün ışığını unutan,

O cefakâr ve vefakâr insanlardan bahsediyorum.

Bilmeyenler için söyleyim:

Onların,

Erkeğine de,

Kadınına da “Hemşire” denir…

Aldıkları ücretler yaptıkları işin yanında hiçbir şeydir!

Tüm dünyanın el üstünde tuttuğu bu meslek sahipleri,

Nedense bizde hep ötelenir…

Sayıları çok az,

İş yükleri çok fazla olan,

Her boşlukta ne yazık ki “tıkaç” olarak kullanılan;

Bu gerçek sağlık neferlerine biraz olsun nefes aldırmak gerekir…

Hemşirelikte reform şart,

Hemşirelikte iş tanımı şart,

Evdeki hasta çocuğu yerine,

Servisteki onlarca hasta çocukla ilgilenen,

Bu beyaz meleklere,

Hak ettikleri gelirin verilmesi ise,

Gerçekten şart!


Uzm. Dr. Özgür NİFLİOĞLU
Hekimlerin Sosyal Medya Platformu
asistanhekim.org Kurucusu

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Maaşlara yüzde yüz zam mı?

Son günlerde sıkça duyduğum yeni bir gelişme var:
Performans sistemi değişiyor…
Hem de baştan aşağı!

Haberlerin tavşan hızıyla yayıldığı,
Yönetmeliklerin kaplumbağa hızıyla yazıldığı güzel ülkem de bunun değişmesi ne kadar sürer bilemem ama;
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz diyebilirim!

Dönemin Sağlık Bakanı ile yaptığımız sıkı pazarlık sonrasında,
Sabit ek ödeme kavramını hayatımıza sokan,
Biraz olsun nefes alınmasını sağlayan biri olarak söylemeliyim ki:

“Sağlık Bakanlığı hekimiyle, hemşiresiyle, sağlık memuruyla ya da ATT’siyle arasını düzeltmek istiyorsa; yarından tezi yok temel maaşlara yüzde yüz zam yapmalıdır.”

Görüştüğüm birçok sağlık çalışanı ve doktor arkadaş aynı dertten müzdarip:
“Temel maaşlarımız temel ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmiyor”
Çocuğunun okul ayakkabısını düşünen,
Anasına-babasına nasıl para yollayacağını dert eden bir sağlık çalışanı;
Emin olun bu kafa karışıklığında,
Size A ilacı yerine B ilacı verebilir…
Sonuçları ne yanlış fayans döşemeye ne de başka birşeye benzeyebilir…

Ayrıca yapılacak yüzde yüz zam,
Türkiye’nin dört bir yanına dağılan sağlıkçılar aracılığı ile bölgesel esnafları kalkındarabilir;
Orta ve küçük ölçekli ilçelere sıcak para girişine sebep olabilir!

Herkese tavsiyem şu:
Gelin yüzde yüz zam talep edelim;
Gelin hep beraber;
Tam da seçim arifesinde;
Bu işi bitirelim…

Yapabiliriz!

Unutmayın: Herkes zam aldı bir tek sağlıkçılar kaldı!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Çok bilen ama değeri hiç bilinmeyen hangi hekimler?

Bali tadında,

Bonzai kafasında bir bölümdür aslında…

Kapısının önünden geçerken bile kafa yapar insana!

Sözlüsü mikroskoplu,

Bazen de makroskoplu garip bir yerdir Patoloji!

Üçüncü sınıftan sonra,

TUS’taki yirmi soruyu saymazsak işimiz düşmez pek;

Cerrahlar arada parça yollar,

O mağrur beste çalar,

Cerrahi sınırda anlaşırız 🙂

Biliyorum ne yazdığımı anlamıyorsunuz…

Hatta eşim patoloji uzmanı olmasına rağmen ben bile anlamıyorum!

Asistanlığımın akşamları,

Dokuz Eylül Üniversitesi Patoloji Anabilim Dalı’nın,

Mikroskopi ve makroskopi salonlarında,

Bazen de kokusuna dayanamadığım için bahçe kapısında güvenlikle geçti…

Ne hastalar anlayabildi patologları,

Ne de parça yollayan uzmanlar…

Ne de Sağlık Bakanlığı anlayabildi diyeceğim ama,

O hangimizi anladı diyeceksiniz,

Bir şey diyemeyeceğim!

Hatta ben hala yazdıkları raporları bile anlamıyorum;

Şaka bir yana;

Hastalar da anlamıyor patologları…

Aslında kendilerini anlatamıyor patologlar…

Vatandaş anası babası kanser olana kadar,

Cerrahlar cerrahi sınır arayana kadar,

Sormuyorlar ne yapıyorlar…

Patolojiyi “sabahtan akşama” sonuç veren biyokimya laboratuvarı sanan da var;

Hastanenin sakatatçısı olarak kabul eden de…

Kim ne düşünürse düşünsün…

Şunu anladım ki,

Patologlar herhangi bir doktordan,

Hatta dâhiliye uzmanından bile daha çok teorik bilgiye sahipler;

Bu kadar bilmelerine rağmen,

Elde ettikleri gelirde,

Dünyanın gerisindeler.

Performans sisteminin esası ne kadar çok hasta o kadar çok para mantığıyla kurgulanmıştır,

Yani siz ne kadar iyi iseniz,

Size o kadar çok hasta gelir,

O kadar çok gelir elde edersiniz…

Peki, sorarım size;

Sokaktan dalak, böbrek, barsak toplayan patolog olmadığına göre,

Ya da patologlar başkalarının yaptıklarına bağlılar ise,

Hangi kafayla performans sistemi içerisinde?

Burada bir hata var!

Sağlık Bakanlığı yetkililerine,

Özellikle de Performans Daire Başkanı’na bu sözüm,

Performansı başkasına bağlı olan nasıl puan yapabilir?

Böyle bir uzman,

Nasıl döner sermaye alabilir?

Lütfen bu hatayı düzeltin.

Çok bilen bu uzman hekimlere,

En azından haksızlık etmeyin!

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sözün bittiği yer!

Biz o zeytin göz yaşlarındaki ege köylüsüyüz,

Hani hasadına yüreğini katan,

Sevgisini ağaca, güle ve dikene bırakan,

Sofraları kekik kokan Ege köylüsüyüz!

Hangi insan ağlamaz ki ağaç için?

Hangi insan ağlamaz ki toprak için?

Yüreği ateş çalmaz mı doğa için?

Toprağa, yeşile, doğaya bu öfke ne diye?

Kaydırılamaz mı otoyol bir kilometre ileriye?

Konulamaz mı termik santral başka bir yere?

Soruyorum size;

Bu amcanın göz yaşlarını hakir gören kalp,

Nasıl atabilir Allah Allah diye?

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Yeni mecburi hizmet düzenlemesi ne getirecek?

Geçtiğimiz yıllarda Sağlık Bakanlığı nezdinde yaptığımız görüşmelerde;

Özellikle aynı bölgelere aynı doktor arkadaşlarımızın tekrar tekrar mecburi hizmete atanmasının adaletsiz bir durum olduğunun altını çizmiş, bu konuda değişiklik talep etmiştik.

Her ne kadar mecburi hizmet uygulamasının “bütünün” hem insan haklarına, hem çalışma haklarına, hem de hukuka aykırı bir durum olduğuna inansak da bu istisnai önerimiz Sağlık Bakanlığı tarafından kabul görmüş ve geçtiğimiz yıl bu konunun torba yasa içerisinde değerlendirileceği sinyalini almıştık. Geçen yıl konuyla ilgili bu haberler basına da yansımıştı.

Peki, bu son düzenleme neden önemli?

Birçok hekim arkadaşımız tıp fakültesinden, tıpta uzmanlık eğitiminden ve tıpta yan dal uzmanlık eğitiminden sonra tekrar tekrar mecburi hizmet yapmak zorunda kalıyor. Örneğin pratisyenlik mecburi hizmeti için Hakkâri’ye atanan bir hekim uzmanlık eğitimi sonrasında da Hakkâri’ye atanabiliyor. Bu durum uygulamanın özünde adaletsizlik oluşturuyor. Yeni düzenleme bu tekrarı önlemek için yapıldı.

Yeni düzenleme ne getirecek?

Resmi Gazete ’de yayınlanan yeni düzenleme çerçevesinde Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Artvin, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, Kahramanmaraş, Kars, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tunceli, Van illerinde mecburi hizmet yapanlar / TAMAMLAYANLAR! bir daha mecburi hizmet yapmaları durumunda istemezlerse bu illere tekrar atanamayacaklar.

Bir örnek verin?

Örneği Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Hakkâri’de mecburi hizmet yapan bir hekim, tıpta uzmanlık eğitimini bitirip uzman olunca yukarıdaki illere tekrar atanamayacak. Bu duruma bu illerin ilçeleri de dâhil olacak.

Yorum

Mecburi hizmetin 2005 yılından bu yana uygulanması özellikle geri kalmış bölgelerdeki hekim stokunu oldukça arttırdı. Esasında bu düzenleme ile birlikte Sağlık Bakanlığı artık eskisi kadar çok yeni hekime ihtiyacı olmadığının da mesajını vermeye başladı. Bu düzenlemenin bir sonraki adımı mecburi hizmetin tamamen kaldırılması olacaktır. Bir sonraki adımda ise yüksek ihtimal hekim işsizliğini konuşuyor olacağız. Şu anda Tıp Fakülteleri’nde çok fazla sayıda tıp öğrencisi hekim olmak için sırada bekliyor. Bu durum ilerleyen yıllarda kalite ve sayı kavramını tartışmamıza sebep olacak.

Son Söz: Mecburi hizmet denilen gayrihukuki dayatmacı kanunun evrensel insan haklarına kesinlikle aykırı olduğuna inanıyoruz. Türkiye’de hiçbir meslek grubunun –devlet tarafından okutulanlar– hariç olmak üzere- diplomasına zorla el konulmuyor.