Kategoriler
Köşe Yazılarım

İsmet Yılmaz’a açık mektup

Türkiye’nin dört bir tarafına yayılmış hastaneler,

Yine Türkiye’nin dört bir tarafında,

Asker sivil ayrımı yapmaksızın,

Nitelikli sağlık hizmeti sunmaktadır.

Kaldı ki,

Yine Türkiye’nin dört bir tarafındaki üniversitelerden mezun olan doktorlar,

Mecburi hizmete tabi tutulmakta,

Hekim ihtiyacı olan yerlerdeki halkın sağlık ihtiyacı,

Sorunsuz bir şekilde karşılanmaktadır…

x x x

Kısacası doktorlar hali hazırda devlet hizmeti yükümlüsüdür.

Ve bu yükümlülük Anayasamıza göre bir nevi askerliktir!

Ancak hekimlerin bu vazifesi askerlikten sayılmamakta,

Kanun nezdinde ciddi bir eşitsizliğe sebep olmaktadır.

Hal böyle iken;

Asker sivil ayrımı yapmadan,

Halkına canıyla başıyla,

Dağda, tepede, ovada,

Sağlık hizmeti sunan insanları,

Bedelli Askerlik bekleyen dört milyon vatandaş nezdinde hedef göstermek,

Kelimenin tek anlamıyla talihsizliktir.

x x x

Bir doktorun binlerce hastanın sorumluluğunu aldığı ülkemizde,

Yüz otuz doktorun mevcut vazifelerinden alıkonulması demek,

Yüzbinlerce vatandaşa,

Sağlık hizmeti sunamamak demektir.

Ordunun hekim ihtiyacının çözümü,

Vatandaşı mağdur etmekten geçmemektedir.

x x x

Son olarak,

Robotik Cerrahi neden vardır bilir misiniz?

Robotik Cerrahi,

Milyonlarca dolara yetiştirilen cerrahların,

Bombalara maruz kalmadan,

“Sadece oturdukları yerden”,

Kıtalararası ameliyat yapabilmeleri için vardır.

Bu teknoloji,

İlk olarak Irak Savaşı’nda denenmiş,

New York’taki hekimler,

Bağdat’taki yaralı askerleri,

Hiç Bağdat’a gitmeden,

Çalıştıkları hastaneden,

Yani oturdukları yerden ameliyat etmiştir.

x x x

Sözün özü;

Güçlü Türkiye,

Profesyonel ordu ile taçlanmalıdır.

Savunma işi,

Bu işin profesyonellerine bırakılmalı,

Üreten Türkiye’nin genç vatandaşları için de,

Bir an önce Bedelli Askerlik çalışmaları başlatılmalıdır.


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Neden Yazmıyorum?

Uzun zamandır yazmıyorum,
Aslında yazıyorum ama paylaşmıyorum…
Özgürce yazamadıktan,
Dilediğince yayamadıktan sonra
Dünyaları yazsan ne fayda!

xxx

Herşeye rağmen mutluyum!
Herşeye rağmen umutluyum!
Çünkü bugüne kadar aklımdan geçen ne varsa başardım.
Umarım bizden sonra gelecek kuşaklar da,
Türkiye’de tıbbı,
ve fitilini ateşlediğimiz asistan hekim hareketini bizden öte noktaya taşıyacaklar!
Bizler de onlara ilham vermek için belki de tozlu gazete yapraklarında bekliyor olacağız.
Bu bir veda değil aslında
ne bileyim:
Belki de bir ayrılık;
Yolu ve yolcusu “sizce” bilinmeyen bir istikamet!
Ama dedim ya;
Ben “bizle” başardım,
Şimdi daha iyisini başarma vakti;
Şimdi gençlere ilham verme vakti.
Şimdi gerçeğe etkili bir dokunuş vakti.
Şimdi ülkem için,
Yeniden doğma vakti!
Ama bence hepimiz için uyanma vakti!
Emin olun başaracağız…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bunu yazmasam içimde kalır

Bir köşe yazısı okudum da aklıma geldi.

Günlerden bir gün,
Telefonuma program yükleyecek oldum.
Aradım taradım programın “ücretlisini” buldum.
Tesadüf bu ya tam o sırada bir “tıp hocası” takıldı bana…
Öyle hoca ki “akıllı telefona” çeşit çeşit Kuran’ı Kerim’le doldurmakta…

Dedi ki “ne yapıyorsun?”
Dedim: “ne oldu ki?”
Dedi: “neden programa para ödüyorsun?”
Dedim: “neden ödemeyim?”
Dedi: “onun korsanı var!”
Dedim ki “bu kul hakkı değil midir?”
Dedi: “onlar Hristiyan-kafir sayılmaz korsan”
Dedim ki: “hak evrenseldir değil midir?”
Neyse böyle sürdü gitti…

Bu arada mevzu bahis miktar sadece iki lira…
Kısacası verdim parayı aldım programı amma,
Anladım ki mesele;
Ne akıllı telefon almak,
Ne de ona Kuran’ı Kerim kurmak…
Mesele yüklediğini okumak
Mesele aldığın telefon kadar akıllı olmak…
Mesele devrin adamı olup,
Devrin rüzgarına kapılmamak…
Mesele ne olursa olsun,
Kim olursa olsun,
Hakkı korumak…
Senin hırsızın benim hırsızım demeden,
Hukuksuzluk karşısında dimdik durmak…
Peki, şimdi sorarım size:
“Bu adamın yetiştireceği doktordan ne hayır gelir millete?”


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Hadi yapın da görelim

Kaymakamları hekimlerin amiri yapmayın,

Direk Bakanlığa bağlayın…

Bırakın da kendi işimizi yapalım!

x x x

Aklın yolu bir,

Yazıyoruz çiziyoruz,

Usanmıyoruz uslanmıyoruz;

Peki,

Ne istiyoruz?

Mecburi hizmeti kaldırın,

Hekim diplomalarını dağıtın!

Sağlıkçılara, %200 zam yapın,

Performans sistemini sonlandırın…

Bizi bizle yarışanlarla uğraştırmayın,

Kaymakamları hekimlerin amiri yapmayın,

Direk Bakanlığa bağlayın…

Bırakın da kendi işimizi yapalım!

Son olarak,

Sağlık Bakanlığı önündeki havuza,

Dr. Ersin ARSLAN anıtı yapın,

Yapın ki unutmayın…

Ve artık lütfen hekimlerle uğraşmayın,

Devlet kuran doktorlara,

Yanar-döner yapmayın…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Ah be çocuk

Doğduğunda 1999 yılı Ocak ayıydı.

İlkokula 2005’de gitti.

Gaz atanlar tarafından eğitildi.

Vurulduğunda 175 aylıktı.

Çocuktu.

Hem ceza kanununa göre,

Hem de tıbben çocuktu.

Velev ki

Elinde Molotof vardı

Velev ki

Elinde Kalaşnikof vardı.

Velev ki

Elinde atom bombası vardı

Ya da

Elinde ekmek vardı

Ne fark eder,

Çocuktu.

Bugüne kadar çocukları savaşa sürenler,

ve Milyonlara “gaz(!)” verenler,

Ne kadar “adamsa”

Berkin de o kadar çocuktu.

Hukuken farik ve mümeyyiz* midir bilinmezken,

Bir çocuğu eleştirilerle idama götürmek,

Cinayettir. 

*iyiyi kötüden, eğriyi doğrudan ayırt etme, görme ve seçme yeteneği