Kategoriler
Köşe Yazılarım

Yeni Yılınız Kutlu Olsun

Adettendir;
Yıl biter, 
Yeni yıla ilişkin dilekler bitmez… 
Dilerim ki 2014,
Üstünlerin hukukunun değil,
Hukukun üstün olduğu;
Yandaşın değil vatandaşın el üstünde tutulduğu,
Savaş değil barış şarkılarının söylendiği,
Çoğulcu demokrasinin egemen olduğu,
Yüce Hakk’ın adının hak yiyenler tarafından kirletilmediği,
Din, düşünce ve vicdan hürriyetinin hissedildiği,
Sağlıkta başta şiddet olmak üzere sorunların çözüldüğü,
Gençlerin gazla ve copla değil,
Sevgiyle ve güvenle yaşadığı;
Yepyeni bir yıla,
Sağlık ve umut dolu bir başlangıç diliyorum…
Hepimize!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

İbretlik bir hikaye

Kurtuluş Savaşı Yılları

Yer: Ankara

Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal’e telgraf çeker ve der ki:

“Paramız bitti oğlum mustafa!”

Paşa’nın Yaveri Salih Bozok atılır ve sorar:

“Elimizdeki mevcut paradan gönderelim mi?”

Mustafa Kemal:

“Hayır! elimizdeki para millete aittir, milli mücadele parasıdır ve bu maksatla harcanacaktır” der ve ekler:

“valideme söyleyin evdeki halıları, kilimleri satın!”

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sen okuma Bakan Müezzinoğlu okusun

Hatırlarsınız:
Geçen yıl bu zamanlardan,
Bir ay sonraydı…
Recep Akdağ görevden alındı,
Müezzinoğlu Bakan yapıldı…
Yeni Bakan’dan beklentiler sosyal medyayı salladı;
Sonrasında da coşku ve umut yeri göğü sardı!
Ne oldu?
Hiç!

Bu sefer farklı birşey yapacağım;
Ben bakan olsam geçen bir yılda neler yapardım onu yazacağım:

1- 14 Mart’ta tam günü “herkes için” revize ettiğimi açıklar; saçma sapan kısıtlamalara son verdiğimi söyler; üçkağıtçılık yapanın peşine düşeceğimi net bir şekilde ifade ederdim.

2- Nisan ayında sağlıkta şiddet yasasını çıkarır, Ersin ARSLAN’ın seneyi devriyesine katılır ailesinden helallik alırdım.

3- Çalışanlarımla buluşur dertlerini dinler, sorunlarını çözmek için çaba harcardım. Bunu yaparken de taraftarları değil muhalifleri dikkate alırdım…

4- Büyük bir çalıştay organize eder, sağlıktaki kanaat önderlerini toplar, samimi bir toplantı yapardım. Bu çalıştaya da asla ve asla o çok şey bildiğini sanan “bir kısım hocaları” değil sahadakileri çağırırdım.

5- Eylül ayı gibi hekimlerin emeklilik şartlarını düzeltecek adımları atar, insanların geleceğe umutla bakmasını sağlardım.

6- Ekim ayında tıp fakültelerinin açılışlarına gider, nasıl hekimler istediğimi anlatırdım.

7- Bilim yapmak isteyen tüm uzman hekimlere eşit fırsat sağlar, akademik kadrolardaki şaibeli ilanlara son verilmesini; rektörlere telkin ederdim.

8- Mecburi hizmeti kaldırma yolunda öncelikle tüm diplomaları dağıtır, genç hekimlerin moral motivasyonunu arttırırdım.

9- Sonra da bu yazıyı yazanı arar yazamadıklarını ya da yazamayanları bana anlat derdim.

Sayın Bakan şunu iyi bilin ki herşeyi bilemezsiniz, bu çok doğal; ama ne yazık ki bilenleri de hiç dinlemediniz.

Son bir yılınız bu noktadan bakıldığında hiçbirimizin beklentilerini karşılamadı. Bunu ben değil hergün yazıştığım yüzlerce insan söylüyor…

Sonuç olarak bundan sonrasının gerçekten sizin için hayırlı olmasını dilerim! Gerçekten!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Ahlaksızlık

Yaşadığımız sıkıntıların tümünün merkezinde aynı sıkıntı var:

Ahlaksızlık!

Türk Dil Kurumu ahlaksızlığı, bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kurallara uymaması olarak tanımlıyor.

Sağlıkta da durum farklı değil:

Mesela sağlıkta şiddet,
Buna önlem almamak,
Eşi özel sektörde olanı eş durumu kapsamında tutmamak
Performans sistemiyle birine çok birine az vermek,
Mecburi hizmetle diplomalara el koymak,
Muayenehane kapısı 80 cm olsun demek,
Ölü yıkayıcıyı amir,
Bedenciyi başhekim yapmak,
Kaynı kayırıp,
Kul hakkını isteyeni ayırmak,
Vatandaşa ücretli,
Suriyeliye beleş sağlık hizmeti vermek kuralsızlıklardan bir kaçı…

İşte bu yüzden bu kuralsız “ortadoğuculuktan” çıkıp kuralların hayatı şekillendirdiği batıya yelken açmalıyız.


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Genç Hekimler Rahatsız!

Sakalımız yok, üstümüze vazife değil belki ama yine de yazalım.

Şöyle bir araştırdım, “şiddet” en çok kime vuruyor diye.
Sonuçlar gerçekten düşündürücü.

“Şiddet” en çok gençlere vuruyor.

Çok acı bir gerçek bu aslında.

Neden mi?

Çünkü halktaki hekim öfkesine sebep olan hiçbir şeyi yapmamış bir nesil bu.

Bugüne kadar hiç muayenehanesi olmamış, hastasını ticari bir obje olarak görmemiş, kısacası canla başla; hani derler ya “bayrağın dalgalandığı” her yerde, her türlü görevi sorgusuz sualsiz yerine getiren kişiler bu genç hekimler.

Ensesine vurup lokmasını aldığınız; seksen darbesinin apolitik ortamında yetişen ve yüreği insan sevgisi ile dolu olan gençler.

Akan kanın bizatihi mağdurları.

Genç hekimler rahatsız,

Genç hekimler mutsuz,

Genç hekimler umutsuz.

Manevi olarak dayanabilecekleri, sarılabilecekleri hiçbir şey yok memlekette.

Bir başlarına ve yapayalnız.

Durun ve baştan bir daha düşünün…

Bu böyle gider mi?