Kategoriler
Köşe Yazılarım

23 Kasım’da Aile Hekimleri Ankara’da ama…

23 Kasım

Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce aile hekimi,

Ankara’da buluşacak bugün!

Çok güzel bir gelişme bu!

Sonuna kadar da desteklenmesi gereken bir olay…

Mesele haklı ya da haksız olmaları,

Nöbet tutup tutmamaları değil!

Mesele öyle ya da böyle, 25 bin hekimin, “Çok Ses Tek Yürek” olması…

Çok Ses Tek Yürek!

Bu cümleyi eminim bir yerlerden hatırlarsınız…

Hani sözlerimi geri alamam,

Yazdığımı yeniden yazamam,

Çaldığımı baştan çalamam,

Bir daha geri dönemem dediğimiz;

50 bin sağlık çalışanının sıhhiyede toplandığı,

Hacettepe Band’ın sahne aldığı,

Karlı havanın bronzlaştırdığı,

Asistan hekimlerin hak aramaya başladığı,

13 Mart kış sabahı!

Sanki birşeyler değişiyor gibiydi Sıhhiye’de,

Ta ki Tatlıses “taranıncaya” kadar…

Gündeme gelindi, Sonra da gündemden gidildi!

Bir kırgınlığımı belirtmek için yazıyorum bu sefer:

Hak aramanın siyaseti olmaz diye düşünerek…

Hak ne sağdır, Ne de soldur diyerek…

Hakkın eşitlik ve adalet olduğu gerçeğini bilerek!

Bu duygularla çalıştık 2011 yılı başında,

Yapılan davetin siyasetini de gözetmedik!

Pek çok aile hekimi büyüğümüzü sıhhiyeye davet ettik;

Bir çoğu ya “yurtdışı kongrelerine” gittiği için,

Ya da “keyfi yerinde” olduğu için gelmedi bizimle,

Kırıldık,

Üzüldük…

Asistan hekim hareketini organize eden genç yüreklere dokunan birşeydi bu!

Hatta şimdilerde “devrimci” geçinen birçok asistan hekime de zor gelmişti gelmek!

Nihayetinde 44 kişilik otobüste 15 kişi gittik,

Listeler elimizdedir aksini söyleyenlere de gönderilir!

Kısacası o günlerden, bugünlere geldik!

Şimdi düşünüyorum da,

O günlerde Paris yerine Sıhhiye’ye gidilseydi,

Ya başlarına ya da başımıza,

Bunlar gelmeyecekti,

Dedim ya kırgın değiliz!

Ne olduysa oldu çünkü,

Yeter ki bundan sonra olmasın;

Sen, ben, o denmesin,

Tüm hekimler bir araya gelinsin…

Yeniden…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sağlıkta muhalefet eksikliği

Sen hekimsin değerlisin, ama artık kendi kıymetini bilmelisin!

Hemen herkes aynı ikilemi yaşıyor…

Çoğu hekim TTB’nin ileri muhalefet kutbunda yer almak istemiyor ya da söylemleri onaylamıyor!

Yine aynı çoğunluk, sendikaların iktidara yakın kutbunda da “doğal olarak” bulunmak istemiyor!

Bu gerçeklerin sayısız sebebi ve birçok gerekçesi var; ancak detayları, hem sizi hem bizi yorar…

İşin aslı şu ki: ortada ciddi bir beceriksizlik ve ciddi bir muhalefet eksikliği var.

Sağlık politikalarını eleştirirken, belki biraz da bu noktadan bakmak gerek.

x x x

Neredeyse iki yıldır çıkmayan “sağlıkta şiddet yasasına” karşı ciddi bir eylem kararı alınabildi mi?

Tam gün yasası kapsamında, “hocalar dışındaki toplam” için, harekete geçilebildi mi?

Yoksa tüm enerji “günübirlik uyarı grevlerinde mi” yitirildi?

x x x

Ortada bir hata var değerli arkadaşlar…

Hem de ciddi bir hata var!!!

Tıbbın simgesi asamız, yılanların elinde!

Steteskoplarımız, kan içerisinde;

Halimiz fetret devrinde!

Ama inanın çözüm içimizde!

Artık bir karar vermek durumundayız: 

Ya var olacağız,

Ya da tümden yok olacağız! 

Ya aklın ve mantığın yolunu kullanarak, etkin muhalefeti biz oluşturacağız,

Ya da asayı eline alan ve muhalefetten anlamayan yılanların ağzının içine bakacağız!

 

Karar senin,

Karar bizim!

Çünkü gelecek hepimizin!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bedelli Askerlikte Çözüm

Sevilay Yükselir Bedelli Askerliği soruyor:

Başbakan diyor ki;

“1 milyon bedelli bekleyen var”;

“Çözüm nedir?”

Çözüm basit Sayın Başbakan:

Bedelli yaşını 30’dan 25’e indireceksiniz,

Bedeli 5 bine düşüreceksiniz;

Beş Marmaray,

Dört boğaz köprüsü,

Geliri elde edecek;

Hem sürümden kazanacak,

Hem de bu sorunu çözeceksiniz…

x x x

Cidden soruyorum:

Yurtiçinde çalışanların,

Yurtdışında çalışıp 5.000 Euro’ya askerlik yapanlardan neyi eksik?

Bedeli 5 bin TL’ye indirirsiniz,

Durumu müsait olmayanlara da,

Uzun vadeli düşük faizli kredi verirsiniz;

Sorun çözülür…

Asgari ücret alanlar bile,

Ellerindeki akıllı telefonlara servet yatırabiliyorken,

Aylık 50 – 100 TL’ye bedelli askerlik,

Hayal olmasa gerek!

Her şeyin bir çözümü var!

Siz yeter ki adımı atın:

Buna rağmen kaçanlara,

İşte o zaman kelepçe takın!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Karga Gül Bahçesinde Dolaşmakla Bülbül Olmaz**

Biri gelir seni sen eder,

Biri gelir seni senden eder*…

Tam Gün bu haliyle meclise gelirse,

Adaletin “ta” içine eder!

Can Yücel’in dediği gibi:

Bu memlekette şey’e şey denir…

Kimse kusura bakmasın ama,

İşin hakikati böyledir…

Birilerine kırmızı halılar serilecek,

Birileri saat iki’den sonra üniversiteden gidecek,

Birilerinin aman tuzu ıslanmasın denecek,

Ben bunu böyle yazınca da;

Hekimleri “birbirine düşürme” diye,

Birileri veryansın edilecek!

Çok net söylüyorum:

Kusura bakmayın…

Eğer bin tane hocanın derdi,

Ersin ARSLAN’ın kanlı önlüğünden,

Daha mühim hale gelmişse,

Orada adalet sorunu var demektir!

Hadi tam gün’de anlaşamadınız;

Sağlıkta şiddet konusunu niye umursamadınız?

Mevlana’nın sözüyle nokta koyalım:

“Vefasızlara gitme,

Onlar birer yıkık köprüdür!”

Yazıklar olsun!

*şems tebriz-i

**Hz. Mevlana


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Geçim Sıkıntısı Çekiyorlar!

Hekimler sıkıntıda,

Hemşireler sıkıntıda,

Sağlık Memurları, ATT’ler, Laborantlar ve Taşeron İşçiler,

Kısacası hepsi sıkıntıda…

Hem de ciddi bir geçim sıkıntısında!

x x x

Bugün hemşireler, ne yazık ki belediye çöpçüsünden daha az para kazanıyor,

Hem de belediye çöpçüsünün bile dokunmaya tiksindiği “insan atıklarına” sevgiyle yaklaşıyor…

Bugün birçok taşeron işçi,

İş güvenliği ve iş tanımı olmadan saatlerce çalışıyor,

Birçoğu AIDS ve Hepatit B gibi hastalıklara yakalanarak “iş göremez” hale geliyor.

Ve sonrasında da ciddi bir dram başlıyor…

Hastanelerdeki pek çok yardımcı sağlık personeli, ya döner sermaye alamıyor ya da aldıkları rakamlar asgari ücretin altında kalıyor.

x x x

Hekimler ise bildiğiniz gibi:

O BMW senin, bu Mercedes benim gidip geliyor…

Hepsinin boğazda villaları,

Taş gibi hatunları ve yakışıklı mı yakışıklı kocaları var!

Dalga mı geçiyorsunuz siz ya?

Ne boğazda o kadar villa, ne de bizde o kadar para var!

Mercedes’e ise kimlerin bindiği malum!

Polat Alemdar’ı gerçek sananların,

Hekimleri böyle “sanmasına” şaşmamak gerek!

Haziran ayındaki olaylar sonrasında “iki kelimeyi yan yana getiremeyen” bir adamın,

Koca bir “eğitim araştırma hastanesinde” bir ayda dağıtılan dönerden çok “para kazanması” esas onlara dokunan!

İşin gerçeğine gelecek olursak:

Şu anda birçok hekim ve sağlık çalışanı; belli bir “hayat standardını” tutturmak için, kredi ve borç batağına saplanmış durumda; yine birçoğu aldıkları maaşı, bir önceki ayın “kredi kartı borcuna” yatırır vaziyette. Kısacası sağlık çalışanları, ciddi bir geçim sıkıntısı içinde!