Kategoriler
Köşe Yazılarım

Piston aşağı indi!

Son bir hafta on gündür gazetelere yansıyan gündeme şöyle bir bakın;
Gidişatın farkına varın:
Özelde kansere fark ücreti geliyor,
Hocalar saat ikiden sonra hastaneden gidiyor,
Yunan hekimler,
Türkiye’ye davet ediliyor,
Aile hekimlerinden,
“geçmişe dönük” kira isteniyor,
Bakan değişiyor,
Mecburi hizmet yeniden düzenleniyor,
Taşeron işçilere kadro müjdesi veriliyor,
Sağlık çalışanlarının hakkı olan yıpranma hakkı,
Bedava sağlık hizmetini,
Kendileri için yasalaştıran Milletvekillerine veriliyor…
ve son olarak;
Sağlıkta şiddet
ve tam günün,
her hafta başında,
bir sonraki hafta,
meclise geleceği söyleniyor…
Hepimiz aynı dolmuştayız,
Yakında piston aşağı inecek,
Aman dikkat edin,
Benden söylemesi!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Son Dakika… Zincirlikuyu Mezarlığı doktor alımına kapatıldı?

Bundan on yıl sonra,

Pazarda limon satan,

Geceleri işe çıkan doktorlar görürseniz,

Sakın ha şaşırmayın!

Çünkü alacağınız emekli maaşı ile,

Ancak “yaşayabiliyor” olacaksınız…

x x x  

Bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşandı,

Uzman olmak için on yıl,

Pratisyen olmak için altı yıl okuyan doktorların emekli maaşları,

Polislerle kıyaslandı!

Hem de bir Maliye Bakanı tarafından!

x x x

Boşuna okuyorsunuz demişlerdi de,

İnanmamıştık!

Harbiden boşunaymış…

x x x

Hani durum bununla da kalmadı,

Altı yedi bin TL aldığımız ortaya atıldı…

Hani yakılabilse,

Elektronik bordromu yakacağım,

O bile mümkün değil!

Çünkü elektronik!

x x x

Ne hale düştük Ya Rabbim!

Beşten sonra evde otur!

Sağa sola kıpırdama,

Yaşlanınca açlık çek,

Kahrını çektiğin devletin gözünde,

Ekonomik kambur haline gel!

ve bir son dakika haberi daha:

Zincirlikuyu Mezarlığı,

Doktor alımına kapatılmıştır:

Sağlık Bakanlığı’nın 2038 yıl ve 8542 sayılı genelgesi ile,

Doktorların Zincirlikuyu’ya gömülmesi yasaklanmıştır!

Ölen doktorlar,

Ömürlerini çürüttükleri,

Hastane bahçesine defnedilecektir!

Böylelikle acil konsültasyon durumunda…

Rahatlıkla “ruhen” hastaneye gelebileceklerdir.

Rica ediyorum,

Bari ruhumuzu rahat bırakın!

Daha fazla yazamadım.

 

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Oh diyemeden gideceğiz valla

Oh diyemedik gitti…

Tıp fakültesini bitirirsin,

Mecburi hizmet kapını çalar,

Uzmanlık sınavını geçersin,

Yine mecburi hizmet kapını çalar,

Oraya koşarsın,

Buraya koşarsın…

Bir türlü huzura varamazsın!

Üstüne üstlük,

kimseye yaranamazsın…

Aklı evvel Sağlık Bakanlığı Bürokratları,

Masa başında iş yapar;

Sen ancak oradan oraya yuvarlanırsın…

Dünyanın neresinde böyle bir rezillik var?

İnan dünyaya anlatsan,

İnandıramazsın!

Diplomanı vermezler,

Huzur vermezler,

Rahat vermezler,

Hatta ve hatta doğru düzgün,

döner bile vermezler,

Ama almasını iyi bilirler:

Gençliğini,

Geleceğini,

Yanlışlıkla fazla ödedikleri dönerleri…

Hiç oh diyemezsin,

Böyle susarsan,

Diyemeden de gidersin…

“Bana kaderimin bir oyunu mu bu” demeyi bırak,

Sağına soluna şöyle bir bak;

İddia bayisinin senden çok kazandığı bir ortamda:

Ne yapalım?

Nasıl yapalım?


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Doktor Acil Servise Kaydırakla Girdi

A B C

Neden olmasın?

Acil servise araba ile giren,

Kafası bozuk hasta yakını oldu da,

Oraya kaydırakla giren doktor neden olmasın?

Doktor mutlu olacaksa kaydırakla da girsin,

Helikopterle de konsun…

Mutlu olsun da,

nasıl olursa olsun!

Ancak bakıyorum da çevreme,

Hemşireden, ATT’ye,

Laboranttan, paramediğe,

Tıp öğrencisinden, Hekimine,

Mutlu olan yok!

Geçtiğimiz yıl Türkiye çapında yaptığımız ankette,

Hekim depresyon oranını %20 bulmuş,

Sağlık Bakanlığı’nı doktor intiharları konusunda uyarmıştık!

Ne yazık ki o günden bugüne 10’a yakın doktor çeşitli sebeplerle intihar etti!

Yurtdışından gelecek doktorlara altın tepsi sunulurken,

10’a yakın doktorumuzun intiharına seyirci kalınması,

ve bu ölümleri hazırlayan sistemsel sorunların araştırılmaması,

Oldukça üzücü…

Bu yıl da aynı anketi tekrar ediyor,

ve sonuçları merak ediyoruz.

Çünkü mutluğun,

Çalışma performansındaki en önemli etken olduğuna inanıyoruz!

Sözün özüne gelince:

Küresel anlamda başarılı şirketler,

Çalışanları mutlu olsun diye öz kaynaklarını harcarken,

Sıhhiye Sırça Saray Ekibi’nin,

Sağlık çalışanlarını boğazlayan ve bunaltan,

Bir anlamda küçük dağları yaratan idarecilere kol kanat germesi,

Şişen balonun,

Patlayacağının işaretidir…

Tüm olan biten:

“Ekmek bulamazsanız pasta yiyin” diyen

Fransa Kraliçesi’nin,

akibetine benzemektedir.


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Yorgo Gelsin İzmir’e Ali Gitsin İspir’e

Oh valla ne ala memleket…

Benim doktorum imkansızlıklara gömülecek,

Ücra köşelere mecburi hizmete gidecek,

Dedesine yüzme öğrettiğimiz Yorgo gelip,

Ali’nin kadrolarına konuverecek…

Tabi olay bununla da bitmeyecek…

Ali ve Ayşe gittiği yerden,

Bir daha sittim sene,

geri dönemeyecek.

Neymiş Yunanlılar gelecekmiş,

Neymiş İzmir, İstanbul ve Trakya’ya yerleşeceklermiş…

Neymiş Türkçe öğreneceklermiş(!)

Güzel valla çok güzel!

Açık ve net yazıyorum:

“elli cümleden fazla Türkçe bilmeyen”

Yunan doktor kardeşlerimi dört gözle bekliyorum.

Çünkü ben vatandaşımı anlamak için bin bir takla atarken,

Bu taklaları yetenekli Yunan hekimler nasıl atacak,

gerçekten de çok merak ediyorum.

Bir de şunu ekleyim de,

dememişti demeyin:

Yakında sağlıkta şiddet uluslar arası boyut alacak;

İşin içine dışişleri bakanlıkları da karışacak,

Sen benim doktorumu nasıl döversin diyen Yunan otoriteler,

Ege semalarına F16’larını kaldıracak!

Tabi benzin parası bulabilirlerse…

Şaka bir yana…

Herkese ufak bir hatırlatma:

Yıl 1861;

İzmir’e gurabayi müslimin hastanesi kurulur,

Nam-ı diğer:

“Gariban Müslüman hastanesi”

Sebebi ise şudur:

Sağlığın kontrolü Fransız, Ermeni ve Rum’lardadır.

Hastalandığınızda önce emniyet teşkilatına gider pasaportunuzu alır,

Ardından konsolosluğa geçer vize çıkartırdınız.

İzmir’in hospitalier sokağına girmek için bunları mutlaka yapardınız.

Yoksa asla ama asla, sağlık hizmeti alamazdınız!

İşte sözünü ettiğim ve şu an hizmet ettiğim Gariban Müslüman hastanesi,

Nam-ı diğer İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin kuruluş sebebi budur.

Halk için kurulmuştur!

Bilmem ne demek istedim anlatabildim mi?

Son bir söz:

Ben bir efe torunuyum;

Yunanlılar gerçekten de benim kardeşim;

Hepsini gönülden çok severim…

Ama unutmayın ki:

Bize de derler çakıcı,

Yar fidan boylum,

Yıkarız konakları.

Valla tepemizi attırmayın!