Kategoriler
Köşe Yazılarım

Almanya Cumhurbaşkanı’ndan Nejdet Niflioğlu’na Liyakat Nişanı

nejdet_niflioglu_1
Almanya Cumhurbaşkanı Joachim GAUCK, Nejdet NİFLİOĞLU’na Liyakat Nişanı’nı takdim ederken

Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Nejdet Niflioğlu’na Alman Liyakat Nişanı verdi. Bir ülkenin bir vatandaşına verebileceği en büyük ödül özelliği taşıyan Liyakat Nişanı için Almanya Cumhurbaşkanlığı Sarayı Schloss Bellevue’de tören düzenlendi. Törene Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu da katıldı.

Schloss_Bellevue-1024x682
Almanya Cumhurbaşkanlığı Sarayı

Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Karslıoğlu törenden sonra yaptığı açıklamada, bir Türk vatandaşına Alman Liyakat Nişanı verilmesinden gurur duyduğunu bildirerek, “Burada bu heyecanı beraber yaşadık. Tebrik ediyoruz” dedi. Bu tür girişimlerinin Türk toplumunun görünürlüğünü artırdığına işaret eden Karslıoğlu, bu alanda çok örneklerin bulunduğunu bildirdi.

nejdet_niflioglu_4
Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni KARSLIOĞLU ve Nejdet NİFLİOĞLU

Gönüllü çalışmalar yapan Niflioğlu, bir ülkenin bir vatandaşına verebileceği en büyük ödülü Cumhurbaşkanı’nın elinden aldığına dikkati çekerek, “‘Duygularım iki misli. Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Karslıoğlu da burada. İki ülkenin temsilcileri bu onuru verdiler. Duygularımı anlatamam” diye konuştu.

nejdet_niflioglu_2-e1381065350352
Almanya Cumhurbaşkanı ve Nejdet NİFLİOĞLU
436px-Bundesverdienstkreuz_mit_Schulterband
Almanya Liyakat Nişanı

Federal Almanya’nın tek Liyakat Nişanı olan ve kısaca Federal Liyakat Nişanı (Bundesverdienstkreuz) olarak adlandırılan Federal Almanya Liyakat Nişanları, politik, ekonomik, kültürel, manevi ve fahri alanlardaki üstün başarılar için veriliyor.

Kategoriler
Köşe Yazılarım

2,5 TAKO Nedir?

Bir hasta çaldı kapımı:

Tır şoförüymüş…

İngiltere – Türkiye arasında;

Gidip, geliyormuş.

Dedim ki zor iş valla;

Sürekli direksiyon başında…

Yok, doktorum dedi,

Sen dört duvar içindesin,

Ben de öyle,

Sen duruyorsun,

Ben hareket halinde…

Önce Tır’ı Çeşme’den gemiye bindiriyoruz.

Sonra geri dönüp, uçakla İtalya’ya gidiyoruz.

Tır’ı İtalya’da teslim alıp, 2,5 tako yol alıyoruz,

Sonra ver elini Londra…

x x x

Dedim tako nedir?

Tako 9 saatlik sürüş süresiymiş.

Avrupa Birliği sınırları içerisinde,

9 saatten fazla araç sürmek kesinlikle mümkün değilmiş!

Yani,

9 saat sürünce,

en az 10 saat dinlenmek zorundasın!

Bir 9 saat daha gidersen,

Bir gün yatacakmışsın…

Oldu ya bir tako daha gidersen,

İki gün tıra bile dokunamazmışın…

x x x

Ah benim hekim kardeşim ah,

Sen otuz üç saat nöbet tut,

Sonra eve gideme,

Üstün başın koksun,

Kimseye de laf edeme…

Neyse,

İşte gerçekler böyle…

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Hekim hakları.dll bulunamadı

Hekim Hakları.dll bulunamadı

Bugün hava soğuk;

ama, soğuğun fotoğrafını çekin desem;

kar yağmadıkça çekemezsiniz…

“Hekim hakları” da böyle bir şey esasında;

Üşütüyor, ama kimse tarafından fotoğrafı çekilemiyor.

x x x

Eğer şu an hastanedeyseniz bilgisayarınızı açın,

Önce “başlat’a”, sonra “ara’ya” tıklayın,

“hekim hakları” diye yazın,

bakalım ne çıkacak?

Hiçbir şey çıkmadı değil mi?

Aynı bilgisayara “kalite” diye arama yaptırsanız,

Emin olun yüzlerce dokümanla karşılaşırsınız.

Ama bilmezler ki kalitenin birinci kuralı,

hekimle hastayı aynı tuvalete sokmak değil,

çalışan memnuniyetini sağlamaktır.

x x x

Kalite “sigma” denilen bir birimle ölçülür.

Sigma, kalitenin sayısal değeri olarak da görülebilir.

Amaç milyonda 3 hata oranına ulaşmaktır.

Kalitenin geldiği son noktayı görmek isterseniz,

havalimanlarına gitmelisiniz…

Her kalkan uçak düşmüyorsa emin olun bir sebebi var!

Uygulama o hale gelmiştir ki:

Pilotların uykusuz kalması,

teknik personelin belirlenen saatten fazla çalışması kesinlikle yasaktır.

Kafa başka “şey’le” meşgul olmasın diye,

maaşlar da yüksek tutulur,

Personel ile yolcuların girdiği tuvaletten tutun da,

dinlendiği odaya kadar her şey toplumdan izoledir;

İçeri girerken “güvenlik taraması” zorunludur…

Peki, sorarım size,

Bu sabah hastaneye girerken arandınız mı?

40 saattir ameliyathaneden çıkmayan hekim arkadaşınız var mı?

Hemşireleriniz dolgun ücretle çalışıyor mu?

Performans sistemi baskısını, üzerinizde hissediyor musunuz?

O halde hastanelerde uygulandığı söylenen o “kalite” neyin nesidir?

Cevabı çok basit:

Eğer taşra sağlık sisteminizi “dünya standartlarında” yönetecek personeliniz yoksa,

“Gerçi ne gençler var da neyse…”

Merkezden kuralları belirlersiniz,

Döner sermayeyi de kalite katsayısına bağlarsınız,

Böylelikle sistemi işler hale getirmeye çabalarsınız.

Durum bundan ibaret,

Yoksa bunun adı kalite filan değil.

O yüzden hekim hakları.dll bulunamıyor.

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Para, para, para

İnsanız ya;

Hasta oluyoruz,

Anamıza, babamıza, karımıza reçete yazıyoruz!

Buraya kadar sorun yok.

Ya Sonra?

Eczaneye gidiyoruz…

Reçete katılım payı, para!

İlaç katılım payı, para!

Muayene ücreti, para!

Para, para, para…

Hadi bunları da geçtim;

Kendi reçeteme neden para ödüyorum?

Muayeneyi ben yapıyorum!

Hizmeti ben üretiyorum!

Parayı yine ben ödüyorum!

Üç beş lira deyip geçmeyin,

Milyarlar ediyor bunlar,

Sistem böyle dönüyor!

Size ekonomik bir sır vereyim mi?

“Bence” bu ülke ilaca beş kuruş harcamıyor!

Çünkü sen ödüyorsun!

Ben ödüyorum…

Maaşından kesilenler mi?

Onun için SABİM’i ara!

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Torba Yasa

Olacakları yazayım:

Kabul edenler,

Kabul etmeyenler,

Kabul edilmiştir!

Torba yasa hakkındaki “x partinin” “karşıt” görüşünü okuyorum…

Kabul edenler,

Kabul etmeyenler,

Kabul edilmemiştir!

Benim takıldığım nokta inanın bu değil!

Kısa yazacağım:

1- Yeni mezun hekimlere mecburi hizmet çıkarken, “biz de gittik” diyerek ses çıkarmayan “bazı değerli hocalarımız”; aynı uygulama kendilerine rotasyon şeklinde geldiğinde; ertesi sabah ilk uçakla Ankara’ya gittiler mi gitmediler mi?

2- 14 Mart’ta “müjde müjde” diye yer gök yerinden oynadığı sırada; hocalar hariç herkesin “mesai sonrası” çalışma hakkı kısıtlanırken; kendilerini kurtaran ve bunu haklı bulan “bazı hocalarımız” sustular mı susmadılar mı?

3- Genç hekimlerin birçok sorununa ses çıkarmayan, umursamayan ve hatta oralı bile olmayan “bazı uzmanlık dernekleri”; son bir hafta içinde “bazı hocalarımız” için olağanüstü bir gayretle bir araya geldiler mi gelmediler mi?

Dedim ya takıldığım nokta “torba yasa” değil!

Takıldığım nokta tababetin,

“senin hırsızın, benim hırsızım” noktasından ileri gidememiş olması!
Kaliteli, onurlu, demokrat ve özgürlükçü hocalarımı tenzih ederim.

Onlar ki,

torba yasaya da susmazlar, genç hekimlerin sorunlarına da!

Onlar ki,

zaten takdiri ve teşekkürü her zaman hak ederler!

Ya size ne demeli?

Günü kurtaran “bazı hocalar” ?

Ne oldu?

Cep mi delindi?

Birazdan her zamanki gibi bir mesaj gelecek:

Özgür seni akademisyen yapmayacaklar!

Sorun değil,

ben zaten tavukçuluk yapmayı düşünüyorum!

Onda ne de olsa,

hem daha çok para,

hem daha çok huzur var!