Kategoriler
Köşe Yazılarım

Ellere var da bize yok mi?

Güzel yurdumun,

güzel insanlarının,

güzel hafızasını,

arada tazelemek gerek!

Yıl 2009.

Türkiye’nin bilgiye aç “26 şark üniversitesi” için,

öğretim üyelerine mecburi hizmet kondu!

Yeniçeri tabiriyle:

Kazan kaldırıldı,

meslek örgütü tarafından, kıyamet koparıldı,

“Onların”,

zorunlu hizmeti iptal oldu!

Devlete posta koydular,

Kazandılar!

Yıl 2013,

Tam gün çıktı,

Yine kazan kaldırıldı,

Üniversiteler terk edildi,

Devlete yine Posta kondu,

olur dendi, olmaz dendi,

onlar yine istediğini aldı.

Geri kalan yüzde 98’e ne oldu?

Hiç sormayın,

Kul hakkı yemenin standart hale geldiği ülkemizde,

Yine bir şey olmadı!

Şimdi yine “onlara” serbest çalışma hakkı,

Bize yine “babalar”!

Peki demezler mi?

Ellere var da bize yok mi?


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Hekim Silahlı Kuvvetleri

Dün gece yaşanan olay,

tıp tarihine geçti.

doktora kızan hasta yakını,

arabayla acile girdi!

Bu yöntemi seçenleri “gerçekten” (!)

Tebrik ediyoruz…

Ama hatırlatalım,

Henüz taşıt muayenesine başlamadık!

Bu hizmet şimdilik TÜVTÜRK’te.

Hem de sadece 159 TL 30 kuruş muayene bedeline!

Hekim muayenesi kadar ucuz değil, ona göre.

O yüzden kıymetli.

Yaptırmazsan yola çıkamazsın!

24 saat muayene yok.

Bir de lastik patlayınca,

kimse kafanı kırmıyor…

temiz para var bu işte!

At, avrat, silah demiş atalarımız

Ne güzel demiş…

Silahla saldırdılar,

arabayla saldırdılar,

Sıra avradımızda,

Silahlanın bayanlar baylar,

Silahlanın.

Hekim Silahlı Kuvvetlerini kuralım.

Tankla gelen Şaban’lara,

Hazırlıklı olalım!

Fikirleriniz değerli lütfen ulaşın:


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bu Soruları Sormayın!

Öyle şeyler var ki,

eminim siz de deli oluyorsunuz…

Bizleri pancar motor kıvamında,

otomatik hasta bakma makinesi sanıyorsanız,

unutmayın, tavuk bile o kadar yumurtlamıyor,

Biri giriyor biri çıkıyor,

yeri geliyor nefes bile alamıyoruz…

Olayın aslını çarpıtan “doktorlar dizisine” inat,

Biz gerçekleri söyleyelim!

Doktor ne yapar,

Siz doktora ne yapmamalısınız?

1-      İçeride hasta varken,

Kapıyı açıp içeride hasta var mı diye sormayın!

2-      Şiddetli karın ağrım var diyip,

Sonra da şeker baktıracaktım demeyin!

3-      Korkmadan neye ihtiyacınız varsa dürüstçe onu söyleyin.

İlaçlarınızı e-reçete modunda yazdırıp yolladıktan sonra,

Bir de şu yazılacaktı demeyin.

4-      Hasta yatıracak yatak yok dediğimizde,

Garipsemeyin,

Çünkü burası gecesi bilmem kaç dolar olan Hilton oteli resepsiyonu değil,

Boş yer yoksa, yoktur; amcaya dayıya yer ayırmıyoruz; merak etmeyin,

5-      Hastaneye yattığınız gece,

Yarın çıkar mıyız diye sormayın, bilmiyoruz!

6-      Doktor yemek yerken,

Doktorlar yemek mi yermiş diye garip garip bakmayın!

Onlar da insan…

7-      İzmir’e Van’dan muayene olmaya gelmeyin.

Van’da da pırıl pırıl doktor arkadaşlar var merak etmeyin.

8-      Muayene olma hakkınızı isteyin!

Mevcut sistemde 5 dakikada bir hasta bakmak

Bize değil size zarar verir.

Bunu iyi bilin!

9-      Hasta hakları olduğunu bilin,

Ama hekimin de hakları olduğunu unutmayın…

Kısacası sağlık çalışanlarına sevgi ve saygı duyun!

Gocunmayın.

Onlar sizin için var! Onlar da insan!

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Kozmik Yönetmelik

Dediler ki acılar son bulacak,

artık tavuk değil,

et döner dağıtılacak,

adaletsizlik nihayete erecek,

herkes mutlu mesut olacak!

Ne oldu?

Herkese kapak oldu!

Yeni döner sermaye yönetmeliğinden bahsediyorum…

Hani, o heyecanla beklediğiniz,

Sizi alıp uçuracak olan yönetmelik…

x x x

Bir de bu olay,

o kadar dramatize edildi ki;

Yeni yönetmelik “kozmik odadan” çıkamadı,

üç beş kişi hariç,

kimse ne oldu ne bitti anlayamadı!

Devlet sırrı oldu vesselam!

Ve yine muhattabına sorulmadı!

Kul hakkının bu kadar yendiği,

adaletsizliğin bu derece tesis edildiği,

Başka bir belge var mı, inanın bilmiyorum.

Aslında şaşırmıyorum,

yıllarca “0 SIFIR TL” döner dağıtan yönetmeliği hazırlayan,

memlekette aslında ne olduğunu umursamayan bürokratların,

dünyadan haberi olduğunu hiç sanmıyorum.

Allah rızası için söylüyorum:

Lütfen memlekete google earth’den değil,

bizzat yaşayanların penceresinden bakın…

Hakkı ve adaleti tesis edecek yönetmeliği,

Sağlık çalışanlarının fikrini alarak,

Bir daha, yeniden yapın!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Mecburi Hizmet 50. Dönem’de Sona mı Erecek?

Ülkemiz, olağanüstü günler yaşıyor. Bu günleri tarih nasıl anacak, inanın kimse bilmiyor. Bilmesi de mümkün değil zaten.  Önümüzdeki süreçte ise, en ciddi tartışma konularından biri “yeni anayasa” olacak. Yeni bir anayasaya, ihtiyaç var-yok, gerekli-gereksiz; şu an benim tartışma konum değil ama bu çerçevede merak ettiğim birkaç husus var. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ülkemiz sağlık eğitim kurumlarından mezun her hekim devlet hizmet yükümlüsü, diğer bir deyişle mecburi hizmet tutsağı. Bu tutsaklığın en dramatik yanı, hekimlerin bu tutukluluğa sebep olacak hiçbir suç işlememiş olmaları. Parçalanan aileler, büyük şehirlerde kalmak için yapılan istenmeyen evlilikler ve anasız babasız büyüyen bebelerin tüm sorumlusu bu kanun.

Biz bunları söylediğimizde şöyle tepkiler alıyoruz; asker de, polis de, hakim de mecburi hizmet yapıyor. İyi de kardeşim; itirazım var!

Ben asker ve polis gibi okurken sigortalı değildim, öğrenci maaşı hiç maaş almadım! Şifa dağıtma yolunda ilerlerken, sağlık güvencem bile olmadı, tıp kitaplarıma ise kimse beş beş para saymadı!

Gelelim hakim ve savcılara. Hukuk fakültesi mezunu olup, diploması olmayan hukukçu bilmiyorum. Diplomalı hukukçulardan; hakim ya da savcı olmak isteyenler, altını çiziyorum “olmak isteyenler” mecburi hizmete tabiler. Yani isteyenler! Ancak durum biz de farklı! Biz herhangi  bir seçenek sunulmadan direk mecburi hizmete tabiyiz. Biz devlet memuru olmak istedik mi? Belki manav açacağım ya da devlette çalışmak istemiyorum? Olamaz mı? Ben devlet memuru olmayı seçmedim ki! Zorla devlet memuru yapıldım. O zaman ortada bir hukuksuzluk yok mu?

x x x

Kısacası mecburi hizmet yükümlüleri seçmedikleri bir yola sokuldular. Hayatları, aileleri ve de gelecekleri ipotek altına alındı. Bu durum hukuksuzdur. Neden?

Mevcut anayasamızdan ilerleyelim;

Madde 48 der ki “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir”

Ben bir hekim olarak dilediğim alanda çalışamıyor ve yapmadığım sözleşmeye tabi tutuluyorum. Özel teşebbüs hakkım ise kısıtlanıyor.

Madde 41 der ki “Aile Türk toplumunun temelidir. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ve uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.”

Peki, istemediğiniz bir mecburi hizmet uğruna aileleri darmaduman edilenlere ne demeli? Bunun neresi demokrasi, adalet ya da hukuk?

Ülkenin bir kısmında doktor açığı olabilir. Kabul ediyorum. Ama bunun yolu, bu insanların boynuna tasma takıp, koyun gibi istediğiniz yere sürmekten geçmemektedir. Gidin Avustralya’yı ya da Kanada’yı inceleyin. Oturmayın Ankara’da. Eğer serbest piyasa ekonomisinden bahsediyorsak, imkansız yerlere imkan götürenlere karşılığını verin.

Yeni Anayasa daha fazla demokrasi, daha fazla hürriyet başlığıyla gündeme gelecek. Peki, herkese hürriyet saçacak anayasadan, genç hekimlerin hesabına ne yansıyacak? Bu bağlamda soruyorum: 

Devlet nedir? Devlet bir toplum sözleşmesidir. Devlet neden kurulur? Devlet, bireylerin ortak çıkarlarını korumak, adaleti sağlamak ve o toprağın üzerindekileri kucaklamak için kurulur. Devlet birini kucaklar, diğerini dışlarsa ne olur?

Biri yer biri bakar kıyamet oradan kopar!

Bugün Türkiye’de genç hekimler, devletle olan toplumsal sözleşmeyi fes etmek için akıl oyunları içindeyse, bunun bir sebebi var.

Eğer biz de, bu sözleşmenin bir tarafı isek, hakkımız olan adaleti istiyoruz!

Bana ulaşın fikirlerinizi paylaşın: